Geri gitti, kapıyı hızla çarptı. Kadınların da Nehir'in de şaşkın bakışı o yöne döndü.
Derin derin nefes alıyordu, balkona yürüdü. Basamağına oturdu, kafasını eğdi. Ellerini iki kulağına bastırdı, gözlerini kapadı.
"Gitmedi! Yalanını ortaya çıkardım ama yine gitmedi! Başka bir şey yapmalıyım! Onu bu sokaktan göndermeliyim!"
Kendi kendine ve sesinin dışa çıktığının bile farkında olmadan konuşuyordu.
Bir çift ayak gördü tam önünde, sesi kesildi, ellerini yavaşça kulaklarından çekti, kafasını kaldırdı, ağabeyi Hakan'la buluştu bakışları.
Şaşkındı genç adam, duyduklarını anlamlandırmaya çalışıyordu. Elinde dosya çantası vardı, yavaşça yere bıraktı.
"Berna"
Hızla ayağa kalktı genç kız, bakışları endişeliydi. Ağzından öfkeyle çıkan kelimeleri duymamış olmasını diliyordu.
"A-bi.. Ne zaman geldin?"
Aralarında iki adım vardı, Hakan tek adım attı, mesafe azaldı.
"Az önce ne duydum ben?"
Gözleri kısık ve meraklıydı. Sadece kardeşinin yüzüne bakıyordu. Alt dudağını ısırdı genç kız, zihninde ağabeyinin bir süre önceki uyarısı yer alıyordu.
"Ne- Ne duydun abi?"
Kafasını yavaşça eğdi, genç adam arkasını döndü. Bakışları karşı kaldırımda oturanlara kaydı.
Nehir'i gördü, annesi ve diğer kadınlara bir şeyler anlatıyordu. Bir eli ise parmağında bulunan yüzüğü sıkıyordu.
Gözleri yeniden kardeşine döndü, kafasını eğdi. Derin nefes aldı, aklına gelene inanmak istemedi.
Onu sollayarak basamakları geçti, balkona çıktı. Adımı durdu, 'Arkamdan gel" dedi. Berna sessizce takip etti, iki kardeş arka arkaya eve girdi.
Oturma odasında durdu Hakan, kardeşine sırtını dönmüştü. Elini saçlarının önünden geçirdi, parmakları tutamların içinde kaydı. Sakinleşmeye çalışıyordu.
Derin derin nefes aldı, yapısı gereği çabuk öfkelenen biri değildi. Ama öyle bir ana denk geldiğinde de onu durdurabilmek oldukça zordu.
"Toparlanmaya başla, iki gün sonra Tuba Teyzeme gideceksin"
Şaşırdı genç kız, gözleri büyüdü. Kafasını hızla iki yana salladı, gidemezdi.
Annesinin en büyük ablasıydı ve farklı bir şehirde küçük bir kasabada yaşıyordu. Tek çocuğu vardı, o da evli ve iki çocukluydu.
"Abi"
Gözlerini kapadı derin bir soluk aldı adam, yüzünü ona çevirdi. Bakışları sertti, sesini yükseltmemek için kendini oldukça zorluyordu.
"Gideceksin ve ben izin vermeden de dönmeyeceksin"
Kızın yanağından usulca tek damla yaş süzüldü, iki eli iki yanda yumruklarını sıkmıştı. Ona karşı gelemeyeceğini biliyordu. Anne ve babası da ağabeyinin kararlarını oldukça önemserlerdi.
Daha önce bir defa o kasabaya gitmiş, onda da çok sıkılıp hemen dönmüştü. Küçük ve oldukça ıssız bir yerde yaşıyordu teyzesi, şehir hayatına alışan bir kızın dayanabileceği türden değildi.
Bu sokağın sessizliğine rağmen canlı bir hayatı vardı, arkadaş çevresi çoktu. Gezmeyi, eğlenmeyi severdi. Öyle bir yerde asla kalamazdı.
Üstelik uzun uğraş verdiği işi vardı, öylece ayrılamaz, emeklerini bir anda silip çöpe atamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Davetsiz Misafir - (Bitti)
RomanceYumruklarla çalınan kapının sesiyle araladı genç adam gözlerini. Yıkık olan kapının, erken davranmazsa bu vuruşlara dayanamayıp yerlebir olacağından adı gibi emindi. Gecenin bir yarısıydı. Odasındaki sönmüş kömür sobasına bakıp hızla üzerindeki bat...