24

1.5K 109 45
                                    

Yoongi uykusundan büyük bir gürültüyle uyanmıştı. Yatakta irkilerek doğruluğunda uyku mahmurluğuyla etrafına bakındı bir süre.

Yan tarafındaki boşluğu hissettiğinde kaşları çatılmıştı iyice. Ayağa kalktı ve salona doğru adımladı.

Bir yandan da "Jin?" diye sesleniyordu.
Evin her yerine baktıktan sonra iyice telaşa kapılmıştı çünkü yoktu hiçbir yerde. Gözü saate takıldığında gece 3.27 olduğunu gösteriyordu.

Nereye gitmiş olabilirdi ki? Kalbinde filizlenen korkuyu yok saymaya çalışıyordu. Onu bir kez bırakmaya kalkmıştı. Yine yapabir miydi?

Hayır! O dokunuşlar, o bakışlar yalan olamazdı! Yoongi daha fazla aklının ona oyun oynamasına izin vermeyecekti. Önemli bir şey olmuş olmalıydı!

Yatak odasına dönerek telefonunu aldı hızlıca. Numarasını çevirirken dudaklarını kanayacak gibi dişliyordu. Içinde anlamsız bir endişe peydah oluşmuştu.

Telefon çalarken cam tarafına  ilerledi ve dışarıya bakmaya başladı.
Siteden çıkan tanıdık arabayla gözlerini kırpıştırdı. Onun burada ne işi vardı?

Telefonu açmayan Jinle sinirleri bozulmuştu. Aramayı sonlandırırken telefonunda başka bir sürü cevapsız çağrı olduğunu gördü.

Çoğu Jimin'e aitti. Nefes alışları hızlanırken Jimin'in numarasını tuşladı bu sefer. Jungkook'un burada ne aradığı hakkında bir fikri olmasını diliyordu yalnızca.

"Yoongi hyung? Neden açmadın telefonlarımızı? Jin hyung nerede? Iyi mi? Size ulaşmaya çalıştık-"

"Jimin sakin ol. Jin nerede bilmiyorum uyandığımda yoktu. Az önce Jungkook'un arabasını gördüm siteden çıkarken. Büyük ihtimal konuşmak istedi tekrar"

Jimin "Ah hayır! Jungkook çıldırmış gibiydi ve... Hyung elinde silah vardı! Durdurmaya çalıştık ama..."

Jimin ağlıyordu. Yoongi ise duyduklarından sonra kendisini hiç iyi hissetmiyordu. Kalbinin üzerine oturan ağırlık nefes almasına izin vermiyordu.

"Hyung patrona haber vermek zorunda kaldık. Şimdi diğerleriyle konuşuyor. Artık her şeyi öğrendi"

Yoongi daha fazla dayanamayacak gibi hissediyordu kendisini. Tam mutlu olmuşken yine hayatlarında bir şeyler yolundan çıkmıştı.
"Tamam. Geliyorum"

Yatak odasına ilerledi ve hemen üzerini giydi. Jin'in tarafında olan komodindeki telefonu gördü ve küfür etti. Şimdi nasıl ulaşacaklardı ona?

Hızla ayakkabılarını giydi ve arabasının anahtarını aldı. Telefondan sürekli Jungkook'u arasa da ulaşamıyordu bir türlü. Bunun hesabını soracaktı Yoongi!

Silâh korkutmuştu onu. Jungkook'un, Jin'e bir şey yapacağını düşünmemişti hiç ama silahı nereden bulmuştu? Eve kadar nasıl gelmişti? Buna nasıl cesaret edebilmişti?

Yoongi kendisini suçlu hissediyordu. Nasıl duyamazdı onları? Jungkook'un duygularını nasıl küçümsemişti? Vazgeçeceğini düşünmek istemiş ve kendini mutlu hayallere kaptırmıştı.

6 yıllık aşk onda takıntıya dönmüştü. Bunu Yoongi fark etmiş ve Jin'i de uyarmıştı zaten ama bu konu hakkında hiçbir şey yapmamıştı!

Ya gözü dönerse? Ya Jin'e bir şey olursa? Bunun düşüncesi bile nefes almasını engelliyordu. Yoongi içindeki öfkeyi ve sevgiyi kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Eğer kendini kaybederse Jin'i bulamazdı.

Daha da bastı gaza. Içindeki zehiri akıtmak istiyordu.

Yurda vardığında patronun arabasının hala orda olduğunu gördü. Bir de onunla uğraşmak istemiyordu ama o adam güçlüydü ve Jin'i herkesten önce bulabilirdi!

SO WHAT? #YoonjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin