*
Züleyha'da insaf kalmamıştı.
Arabama binip bana o kırmızı dudaklarıyla, genişçe gülümsediğinde buna adım kadar emin olmuştum. Ben Suat Alazlı, Züleyha'nın tükenen insafı tarafından katlediliyordum. Beni öldürmesi için dudaklarını kırmızıya boyamasına hiç gerek yoktu. Güzel bir tebessümünde ben canımı zaten teslim etmeye hazırdım. Fakat Züleyha Hanım beni öldürmeden evvel bana yaşamayı sevdirmek istemiş olacak ki böyle işlere girişmişti.
Onu gördüğüm ilk anda kalbime uğrayan zelzeleyi nasıl tarif edeceğimi bilemiyordum doğrusu. Kaç tane fay hattım varsa hepsi aynı anda kırılmıştı. İçim dışım enkaza dönmüştü. Buna rağmen kalbimin göklerinde yine kuşlar uçmakta, yıldızlar parlamaktaydı.
İlk birkaç saniye bu güzelliği üzerime alınma gafletine düştüm. Hani bazen dünyanın sizin için döndüğünü zannedersiniz ya... Onun gibi bir şeydi. Ama öyle olmadığını, olamayacağını kavramam fazla uzun sürmedi. Elbette Züleyha benim için süslenmemişti. En nihayetinde ben her gün gördüğü komşusuydum. Mütemadiyen Züleyha'yı pijamalarıyla bakkala giderken görüyordum. Bana neden süslensindi ki?
Peki, o zaman kime süslenmişti?
İçimdeki depremler peşinden yangınları sürükledi. Derin nefesler alıp yüreğimi ferahlatmaya çalışırken kendimi tutamayıp Züleyha'ya bugünün özel bir gün olup olmadığını sordum. Utanıp benden bakışlarını kaçırırken olmadığını söyledi. Dediğim gibi, Züleyha yalan söylemezdi. Ama kalkıp biriyle buluşacaksa veya birileri için süslendiyse de gelip bana anlatacak değildi.
Kafamı hırsla direksiyona gömüp içimdeki sıkıntı geçene kadar kendimi bayıltma isteğimle sürüp giden dakikalar boyunca durup bazı dünyevi işlerimi halletmiş, arada annemle telefonda bile konuşmuştum. Söylenenleri beynimin yarısıyla dinliyor gibiydim. Diğer yarısı hiç durmadan Züleyha'nın kime süslenmiş olabileceğini düşünüp duruyordu.
Bakın o sıska çocukta var bir şeyler. Hissediyorum ben.
Bu keşmekeş içinde mahvolurken aklımın ucundan bile geçmeyen bir şey oldu. Züleyha'yı süslendiği her kimse o itle görüştürmeye götüren arabam tekledi, tekledi ve durdu. Yolun ortasında öylece kalıverdi.
Bunun yaşandığı ilk saniyede delice öfkelenip elimi sertçe direksiyona geçirmeyi ve "Sırası mı ulan şimdi?" diye kükremeyi düşündüm. Fakat onu takip eden ikinci saniyede bunun tam sırası olduğunu fark ettim. Tam da şimdi. Ben Züleyha'yı gideceği yere götürmek istemiyordum ki.
Bu gerçeğin ayrımına vardığım anda arabama sıkı sıkı sarılmak istedim. Aslanım benim, beni ne zaman yarı yolda bırakacağını çok iyi biliyorsun sen! Neler olduğuna bakmak için aşağı inip kaputu kaldırdığımda ve Züleyha'nın görüş alanından çıktığımda genişçe sırıtma isteğime daha fazla gem vuramadım. Boş gözlerle motora bakarken arabayı tamir etmek gibi bir niyetim yoktu. En azından hemen... Züleyha eğer kursa geç kalacağı için çok üzülürse mecbur el atacak, çalıştırmaya çalışacaktım. Ama üzülmezse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalci
Humorha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest, hayalperver.