*
Saat altıda kursun önündeydim.
Züleyha yalan söylemezdi. Kursun yedide biteceğini söylediyse kurs yedide bitecekti. Ama olur da hocanın bir işi çıkardı, olur da öğrencileri erken salardı, olur da Züleyha beni beklerken bazı sıskalarla pizza yemeye falan gitmek isterdi... İşte bunlar olmasın diye saat altıda arabayı kursun önüne çekmiş, cep telefonumdan bir Nazan Öncel şarkısı açmış, Züleyha'nın gülüşünü düşleyerek sigaramı tüttürüyordum.
Bütün gün boş boş dolanmaktan ayaklarıma kara sular inmişti. Bu yakada sataşabileceğim kaç arkadaşım varsa hepsine sataşmış, karnımı doyurmuş, bir yerlerde Türk kahvemi içmiş ve ancak akşam edebilmiştim. Sıkıcı bir gündü ve bunca işin arasında böyle boş zaman geçirdiğimi babam duysa beni kulaklarımdan tavana asardı. Fakat günlerdir Züleyha sıska herifin tekiyle pizza yiyecek korkusundan gözüme uyku girmiyordu. Ayşem'i bulup yalvar yakar Züleyha'ya yalan söyleyemeye ikna etmeden önce bu işi baltalamanın milyon tane yolunu düşünmüştüm. Ama en mantıklısı onu kursa benim götürüp getirmemdi. Ancak öyle içimdeki yangın dinerdi.
Söylediğim ve başkalarını da alet ettiğim bu yalanın elbet bir gün ayağıma dolanacağını biliyordum. Öncelikle Adem abinin olanlardan haberi yoktu. Bir duysa beni buradan Fizan'a kadar elinde tüfekle kovalardı. Ama bir duysa beni buradan Fizan'a kadar elinde tüfekle kovalayacağı şeylerin listesi zaten çok uzundu. Mesela Züleyha'nın gülüşlerini kolladığımı, ona dair her şeyi ezberlediğimi, sürekli penceremde onun penceresini gözlediğimi falan da bilmiyordu.
Adem abim olan biteni öğrenirse sonumun ne olacağı belliydi de, ondan evvel Züleyha öğrenirse ne olurdu işte onu hiç kestiremiyordum. Sinirlenir miydi? Umursamaz mıydı? Yoksa saçmaladığımı mı düşünürdü? Ya sonsuza dek merak edecektim ya da yaşayıp görecektim. Haliyle şu an bunları düşünüp tasama tasa eklemenin hiçbir manası yoktu. Züleyha elin sıskalarıyla bir şeyler yemiyordu, önemli olan da buydu.
Bir saatlik bekleyişim aklımda bin bir türlü düşünceyle geçip gitti. Bu süre zarfında bir Nazan Öncel albümünü dinleyip bitirdim, iki tane de sigara içtim. Bir ara ayakkabı boyayan bir çocukla biraz lafladık. Bir kedi gelip bir süre beni izledi, sonra aramızda hiçbir şey yaşanmamış gibi çekip gitti. Derken saat nihayet yedi oldu.
Hemen arabanın aynalarından birinde saçlarımı şöyle bir kontrol ettim. Sigara kokmamak için ağzıma bir naneli şeker attım biraz erimesini bekledim. Ardından binaya doğru bir adım atmaya niyetlendim.
Fakat ben daha adımımı atamadan kapıdan Züleyha çıktı. Bir gram yalanım yok, batmaya doğru yol almakta olan güneş fikrini değiştirip yeniden doğmaya karar verdi zannettim. Öyle bir ışık parladı Züleyha'yı görmemle birlikte. Her yer aydınlandı. Kemiklerime kadar ısındığımı hissettim.
Eğer hemen yanındaki sıska herifi bu kadar çabuk fark etmeseydim bu ışık gözlerimi kör edebilirdi. Bu sıcaktan eriyebilirdim.
Kaşlarım hemen çatıldı. Sıkıntıyla bileğimdeki tokayı çekiştirdim. Ve işte tam o anda Züleyha'nın o çocuğun söylediği bir şeye güldüğünü gördüm. Başını geriye attı, dudaklarından dünyanın en güzel sesi döküldü. Sıska çocuk kuyuya benzeyen kara gözleriyle Züleyha'ya bakarken Züleyha yarınlar yokmuşçasına güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalci
Humorha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest, hayalperver.