Korkunç kötü çeken mobil verimin son kırıntılarıyla eklediğim -eklerken sinir krizi geçirdiğim- bu bölüme bol bol yorum istiyorum. 1250 oy geldiğinde yeni bölümde görüşeceğiz. Keyifli okumalar!
Ayağımın altında toprak zangır zangır sallanıyor ve hayatımdaki her şey teker teker üstüme devriliyordu.
Felaketlerimi şöyle bir sağ baştan sayacak olursam, Âdem abim yüzüme bakmıyordu, işimi kaybetmiştim, komşu kızı iki gündür perdesini dahi aralamıyordu, evimizde bütün mahallelinin bana kaçtığını zannettiği bir kız vardı ve ikizim o kadar meşgul bir insandı ki kaç gündür telefonlarımı açmıyordu.
Elimdeki paspası su kovasına daldırırken sıkıntıyla ofladım. Tam bu esnadan huysuz bir ses "İşini savsakladığını fark etmediğimi zannetme keloğlan!" diye bağırdı.
Arkamı dönüp sesin sahibine, onunkine denk bir huysuzlukla cevap verdim. "Karagöz! Lakabım Karagöz! Niye keloğlan desinler bana Necmi dayı? Görmüyor musun saçlarımı?"
Necmi dayı gözlerini kısarak bana ters bir bakış attı. "Gözlerin ne renk senin? Kara mı?"
"Yeşil."
"Yeşil gözlüye Karagöz diyorlar da saçı olana keloğlan demeleri mi saçma geliyor?"
Yüzümü ekşitip "Ondan değil," dedim. "İkizimle sürekli didiştiğimiz için birimize Hacivat, diğerine Karagöz diyorlar. Karagöz benim işte!"
Aldığı cevaptan tatmin olmadığını belli etmek için boş bakışlarla suratıma baktı birkaç saniye. Sonra "İşini savsakladığını fark etmediğimi zannetme Karagöz!" diye bağırdı.
Sabırla iç çekip tekrar önüme döndüm ve yerleri silmeye devam ettim. Malum, Kapalıçarşı'daki işimin yerinde yeller esiyordu artık. Aslında kenarda köşede biriktirdiğim güzel bir meblağ vardı. Fakat onu kullanacak daha güzel yerler düşlediğim için harcamak istemiyordum. Son zamanlarda mavi araba dışında elimde başka araba da yoktu. Haliyle araba satıp para kazanmak da bir seçenek değildi. Bu yüzden bir iş bulmam gerekmişti. Bizim mahallede eleman arayan birkaç kişi görsem de onlara gitmek istememiştim. Diplomam sayesinde Fuat'ın bana yollayıp durduğu iş ilanlarından birisine de başvurabilirdim ama içimden gelmiyordu. Biraz düşünüp taşındıktan sonra kendimi bildim bileli eleman arayan antikacı Necmi dayı gelmişti aklıma. Neden olmasın ki demiştim.
Necmi dayı her zaman eleman arardı çünkü onunla çalışmayı kimse beceremezdi. En uzun dayanan çırağı altı ay sonra çığlıklar atarak kaçmıştı bu dükkândan. İhtiyar herif o kadar huysuz ve inatçıydı ki etrafında ona tahammül edebilen tek bir kimse yoktu. Hatta ve hatta, antikacı dükkanının bulunduğu iş hanındaki tek dükkan onunkiydi. Diğer dükkân sahipleri zamanla bu eski binayı terk etmiş, burayı yıkıp yerine daha güzel bir bina dikmek isteyen müteahhide dükkânlarını satmışlardı. Fakat Necmi dayı ancak ölünce vazgeçeceği bu dükkânını kimselere vermiyor, kendisi de içinden çıkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalci
Humorha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest, hayalperver.