*
Belli bir düzenin, tekrar eden bir döngünün içinde günler çok hızlı geçiyor ve insan en tuhaf durumlara bile çabucak alışıveriyordu.
Zeliha'yı alıp evime getirdiğimde yazın son haftalarını yaşıyorduk, havalar sıcaktı ve geceleri dondurma yiyerek serinliyorduk. Ilık başlayıp yağmurlarla serinleyen bir sonbaharı onunla beraber geçirdiğimi düşmek hem garip hem de normal geliyordu. İlk eylül yağmurunu pencereden izlerken aynı evdeydik. Zeliha balkondaki çiçekleri üşümesinler diye içeri taşırken ona yardım etmiştim. Onlardan bazılarını güneş alacak konumlara özenle yerleştirmesini gözlerimi yüzünden hiç ayırmadan izlemiştim. Bir keresinde de dışarıda yağmura yakalanmış ve koşturup bir otobüs durağının altına sığınmıştık. Zeliha'nın gri göğe gülümseyerek bakışını da gözleri ondan hiç kaçırmadan izlemiştim.
Şimdi kışın tam ortasında, aralık ayının sonlarındaydık. Yakında yeni bir yıla başlayacaktık. Zeliha'nın hayatımın mühim bir parçası haline geldiği bir yıla. Bunu düşünmek hem garip hem de normal geliyordu.
Hayatımız monotondu. Ben her sabah kalkıp bankada işime gidiyor, her akşam aynı saatte işten eve dönüyordum. Güneşli günlerde bile evden tek başına çıkmaya yanaşmayan Zeliha yağmurlu ve soğuk günleri evde geçirmekten memnun görünüyordu. Kendisini tamamen amaçlarına adamış haldeydi. Azimle ders çalışıyor, hiç gevşemiyor ya da pes etmiyordu. Tek sorunu ne okumak istediğine bir türlü karar veremiyor oluşuydu. Fikri sürekli değişiyordu.
"Belki ben de idari bölümlerden birini okuyup senin gibi bir işletmede çalışmalıyım," diyordu bazen.
Sonra ertesi akşam öğretmen olmak istediğine karar veriyordu. Matematik öğretmeni. Hayır, hayır İngilizce öğretmeni. Ya da resim öğretmeni! En çok ilkokuldaki öğretmenini sevdiğini hatırlayınca içini sınıf öğretmenliği okuma hevesi kaplıyordu.
Bir sonraki akşam beraber bir film izliyorduk ve kadının veteriner oluşundan o kadar etkileniyordu ki veterinerlik bölümünün puanlarını araştırmaya başlıyordu.
Züleyha'yla konuştuğunda mütercim tercümanlığın çok iyi bir meslek olduğuna ikna oluyor ve hangi dilleri öğrenmek istediğini düşünüp duruyordu.
Bu sonu olmayan bir döngü gibiydi. Her akşam ondan çeşitli mesleklerin olumlu ve olumsuz yanlarını dinliyordum. Bazıları için daha hevesli, daha ilgili görünse de bir sonraki gün bana yeni bir şeyle geliyordu. Ona yetişemiyordum. Ama her geçen gün yanımda neşeli, daha rahat ve daha mutlu görünmesinin keyfini sürmekten geri kalmıyordum.
Benim ona alıştığım gibi o da bana alışmıştı. Artık onu evin içinde eşofman takımlarıyla görebiliyordum mesela. Yapamadığı matematik sorularını bana soruyor, ben soruyu çözene kadar da beni izliyordu. Aptal olduğunu iddia edip durmaktan bir türlü vazgeçmese de ona anlattığım soruları çabucak kavramakta bir sıkıntı yaşamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalci
Humorha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest, hayalperver.