2 - Züleyha

18.7K 2.3K 1K
                                    

Merhabalar! İkinci bölümü sizlere sunmadan hemen önce ufak bir açıklama bırakayım. Bir Bahar Akşamı'nı okurken Züleyha 14-15 yaşlarındaydı. Burada ise 20-21 yaşlarında. Birçoğunuz Züleyha ve Suat'ı küçük zannettiğini söylemişler, o zamanlar gerçekten küçüktüler. Ama şimdi büyüdüler... Böyle bir açıklama yapmak istedim. Onun dışında oy sayıları ne kadar yükselirse bir sonraki bölüm de o kadar hızlı gelir, biliyorsunuz. Yorumlarınızı merakla bekliyorum ve keyifli okumalar diliyorum!

 Yorumlarınızı merakla bekliyorum ve keyifli okumalar diliyorum!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kendimi bildim bileli Suat hep etrafımdaydı. Her zaman. Onu tanımadığım zamanları hatırlamıyordum bile. Ama on üç ve on beş yaş aralığındayken ona çok fena sinir olduğumu iyi hatırlıyordum. O zamanlar kendisine neredeyse hiç katlanamazdım. Bana kendimi küçük bir kızmış gibi hissettirir ve Adem abimin etrafından hiç ayrılmazdı. Onu taklit ettiğini görmemek için kör olmak gerekirdi zaten. Tıpkı Adem abim gibi bileğine doladığı siyah bir tespihle dolaşırdı. Onun gibi sakal bırakmaya çalışırdı ama o zamanlar sakalları çok seyrek olduğu için komik görünürdü. Şimdilerde bu sorunu çözmüştü elbette, sakal bıraktığında o kadar iyi görünüyordu ki ona bakarken ağlayasım geliyordu.

Her neyse.

Sonra zamanla ona daha az dikkat etmeye başlamıştım. Etrafta dolaşıyordu, her zamanki gibi çevremdeydi ama gözlerimi dikip ona bakmıyordum. Onunla ilgilenmiyordum. Derken aradan iki sene daha geçti ve bir yazın başında annemle beraber annemin memleketi olan Bursa'ya gitmeye karar verdik. Her yaz giderdik aslında ama o yaz neredeyse iki ay Bursa'da kaldık. Döndüğümüzde ise...

Ah, döndüğümüz günü bütün berraklığıyla ve detaylarıyla çok net bir şekilde hatırlıyordum. Otobüsle gelmiştik. Adem abim bizi otogardan alacaktı ama son anda bir işi çıkınca çok özür dileyerek Karagöz'ü göndermişti. Birkaç saatlik yolculuğun ardından sıcaktan bunalmış bir şekilde ve huysuz bir suratla otobüsten indiğimde birinin sert göğsüne toslamıştım.

Başımı kaldırıp kirpiklerimin altından çarptığım kişiye baktığım o biricik anda dünyanın dönüşünün yavaşladığını hissetmiştim. Yeşil, içinde sarı minik parçalar taşıyan ve yıllar önce kahverengi zannettiğim o gözlerle karşılaştığımda tüm o aşk klişelerini yaşadım. Kalbim atmayı bıraktı. Ağzım kurudu. Nefesim ciğerimde düğümlendi. Neye uğradığımı şaşırdım kısacası. Bu güzel çocuğun bizim Karagöz olduğunu kavramam bile birkaç saniyemi aldı ki normalde çok zeki bir kızımdır. Leb demeden Çorum'un ilçelerini saymaya başlarım.

Etrafımı saran hoş, erkeksi kokusu her şeyi daha kötü hale getirmişti çünkü nasıl olduysa o koku o gün zihnime kazınmıştı. Bazen Suat'la yan yana yürürken de bu kokuyu alıyor ve o günü en başından yaşıyordum. En başından yaşıyor, ona tekrar gönül düşürüyordum. Öyle güzel kokuyordu ki bir gün kendimi tutamayıp başımı boynuna gömeceğim diye aklım çıkıyordu. Ya da bunu yapamadan öleceğim diye...

Aslında Suat'ın yakışıklı bir it olduğunu hep biliyordum. Ben on dört, on beş yaşlarındayken mahalledeki diğer kızlar ikizlerden hangisinin daha yakışıklı olduğunu tartışıp dururdu çünkü. Hacivat, efendi tavrıyla gönülleri fethetse de Karagöz'ün zapt edemediği ve kısa kestirmekten de imtina ettiği kumral saçları onu hep bir adım öne taşırdı. Her tartışmanın sonunda birisi mutlaka "Hacivat'la evlenirdim," derdi. "Ama sadece gönül eğlendireceksem eğer, ikisinden daha yakışıklı olanı kesinlikle Karagöz."

HayalciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin