15 - Züleyha

17.9K 2.4K 841
                                    

Selam. Serotonin saçmaya devam ediyoruz. Oy sınırını artırmayacağım, 1200 diyelim yine. Ama aynı hızla geçilirse sizi bir miktar bekletebilirim. Bol bol yorumlarınızı bekliyorum ve keyifli okumalar diliyorum!

Ekşi bir yeşil elmaya dişlerimi geçirirken emin olduğum üç şey vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ekşi bir yeşil elmaya dişlerimi geçirirken emin olduğum üç şey vardı. İlki, ben dünyanın en mutlu insanıydım. İkincisi, bu mutluluğun Suat ile aramızdaki aşkla, karşılıklı aşkla çok yakından ilgisi vardı. Üçüncüsü ise, artık içimdeki bu mutluluğu birileriyle paylaşmazsam öleceğimdi.

İşte kalıbımı basacağım bu üç gerçek beni buraya, ustam Nehar ablanın evine getirmişti. Aslında beni buraya getiren sevgilim Suat'tı fakat bu küçük ayrıntıyı şimdilik boş versek de olurdu. Zira boş vermesek saatlerce hülyalara dalıp gerçek dünyadan kopabilirdim. Bu aralar çok sık yaşadığım bir durumdu bu.

Her neyse. Ne diyordum?

Şu en Nehar Arıkan'ın evindeydim. Kendisi bizim için birer keyif kahvesi pişirirken ben de onun üç yaşındaki kızı Hüma ile resim yapıyordum. Daha doğrusu pek yapamıyordum çünkü Hüma bütün sabırsızlığıyla çizmeye başladığım her şeyi karalayıp kendince bir şeyler çiziyor, sonra da bana ne çizdiğini anlatıyordu.

Ağzımdaki lokmayı uzun uzun çiğnerken onun çizdiği salıncak hakkındaki uzun açıklamalarını dinliyordum. Bu sırada kendisine "Elma ister misin?" diye sordum. "Sana da bir tane yıkayayım mı?"

Başını hızlı hızlı iki yana salladığında bir tutam kızıl saçı tokasının esaretinden kurtuldu. "Yeşil elma sevmiyorum," dedi. S harfini hafiften peltek söylemesi çok tatlıydı. "Kirazları seviyorum ben ama kurtlanmışlar. İçlerinden böyle böcekler çıkıyor." Böyle derken küçük işaret parmağını bir kurtçuk gibi oynatması oldukça başarılı bir görselleştirme olmuştu. Gülümsemeyi denedim ama asıl yaptığım yüzümü buruşturmak oldu.

"Evet, bazen meyveler kurtlanabilir," derken elmamı usulca önümdeki tabağa bıraktım. İştahım kaçmıştı.

"Babam bana kurtsuz kirazlardan alacak," dedi Hüma pembe bir kalemle kâğıt üstüne anlamsız çizgiler çizerken. "Di mi anne?"

"Evet bebeğim," diye cevap verdi Nehar abla. "Ama sen de çorbanı içeceksin. Babana söz verdin."

Hüma suratını buruşturdu. Sonra minik bir fısıltıyla konuştu. "Keşke çorbalar da kurtlansa."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdığım sırada Nehar ablam ellerinde iki fincan kahveye mutfak masasına oturdu. Fakat tam bu esnada zil çalınca tekrar kalkmak zorunda kaldı. Mutfak masası mutfak kapısının tam karşısındaydı. Burada holü ve dış kapıyı rahatlıkla görebiliyordum. Nehar ablanın kapıya doğru ilerlemesini ve kapıyı açıp Ateş abiyle karşılaşınca genişçe gülümsemesini izledim. Elinde pazar poşetleriyle içeri giren Ateş Arıkan, önce eğilip karısının dudaklarına bir öpücük kondurdu, ardından mutfağa doğru ilerledi.

HayalciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin