*
Depremin ardından herkes fazlasıyla tedirgin olsa da tekrar evlere çekilmekten başka yapacak bir şey yoktu. Sokaklar evlerden daha tekin, daha güvenli değildi, herkes bunun farkındaydı. Ben hâlihazırda fazlasıyla yıpranmış, yorulmuş ve aç bir haldeydim. Beni gözyaşlarıyla karşılayan anneme ve sürekli nasıl olduğumu sorup duran Fuat ile babama açıklama yaparken hepten yorulmuştum. Ayakta duracak halim kalmamıştı. Bu ihtiyaçlarımın korkumu bastırması fazla uzun sürmedi. Annemi, babamı ve Fuat'ı biraz dinlenirsem hiçbir şeyimin kalmayacağına ikna ettikten sonra eve çıktım. Karnımı doyurmak için ayaküstü bir şeyler atıştırdıktan sonra ağrı kesicilerin de etkisiyle yatağıma yığıldım. Ve günler sonra nihayet rahat bir uykuya daldım. Olan biten her şeyden sonra bu tuhaftı, lakin uykuya dalarken hiç zorlanmadım.
Kaç saat uyuduğumu bilmiyordum. Çalan kapı zilinin sesine uyandığımda güneş batmaya yüz tutmuştu. İlk başta uykumu bölmeyi reddederek annemin kapıya bakmasını bekledim. Ama art arda çalan zillerden ve kimsenin bunu susturmayışından anladığım kadarıyla evde benden başka kimse yoktu.
Oflayarak yataktan kalktım. Kapıyı açmaya gitmeden önce masamın üzerindeki bir bardak suyu aldım ve tek dikişte içtikten sonra biraz ayılarak kapıya gittim. Kapıyı açtığımda babamı görmeyi bekliyordum, bu saatlerde ısrarla zile basan tek kişi o olabilir diye düşünmüştüm. Fakat yanıldım. Uykulu gözlerimin tam karşısında bir hayal gibi Züleyha duruyordu.
İlk anda acaba rüya mı görüyorum diye düşündüm çünkü Züleyha'yı her gördüğümde ilk düşündüğüm bu oluyordu. Güzelliğini havsalamın alması birkaç saniye gerektiriyordu.
Altında bileklerine kadar inen çiçekli bir etek, üstünde beyaz bir tişört vardı. Zahmetsiz güzelliği kapımın önüne bir gül bahçesi gelmiş gibi hissettiriyordu. Haliyle genişçe gülümsedim. "Züleyha," diye ismini sayıkladım. "Hoş geldin."
O da bana gülümsedi. Ama dudakları buruk bir ifadeyle kıvrılmıştı iki yana, gözümden kaçmadı. "Hoş buldum," derken ellerini önünde kavuşturmuş, parmaklarını büküyordu. "Nasılsın? Daha iyi misin?"
Endişe dolu sorusunu hiç düşünmeden "Çok iyiyim," diye cevapladım. "Sen nasıl oldun?"
"Ben de daha iyiyim." Başını salladığında kısa lüleleri dalgalandı. Ardından başını hafifçe sağa eğip bana bir serçenin kalbe işleyen bakışlarıyla baktı. "Sizin binadakiler, Atiye teyze, Emine teyze falan annemi de çağırıp yetmiş üç numaradaki Seher halanın yanına gittiler, biraz kötü olmuş da depremden sonra... Ben de evde duramadım. Seni görmek istedim. Müsaitsen biraz konuşabilir miyiz?" Kapımızın önünden başlayıp üst kata uzanan merdivenlere oturmayı önerdi. Ben teklifini kabul edip merdivenlere oturduğumda da karşıma geçti. İki basamak yukarıya oturduğum için o karşımda dururken yüzlerimiz aynı hizadaydı.
Karşımdaki alışılmadık duruşuna, yüzünü kaplayan buruk sakinliğe ve benden köşe bucak kaçan gözlerine bakıp "Bir sorun mu var?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalci
Humorha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest, hayalperver.