*
"Bu işi kendi başınıza çözebilesiniz diye bekledim. Gerçekten, sabırla bekledim. Ama neredeyse bir hafta olacak ve işler çözülmek yerine daha da karışıyor Züleyha. Nasıl oluyor ben de anlamıyorum ama her sabah farklı bir kördüğüme uyanır olduk. Bu iş böyle gitmez. Artık müdahale etmek zorundayım."
Karşımda durmuş, ellerini beline koymuş ve çok nadir zamanlarda öfkeyle çattığı kaşlarıyla bana bakan Bahar yengeme biraz hak vermeden edemiyordum. Sadi'nin şeytanlığı yüzünden Âdem abime yakalanışımızın üstünden geçen bunca gün boyunca beni teselli etmek, her şeyin düzeleceğini söylemek ve ağladığımda bana mendil uzatmak dışında meseleye bir müdahalesi olmamıştı. Bunu özellikle istemiştim zira kendisini Âdem abimle benim aramda bırakmak istemiyordum. Hele de hamileyken. Ayrıca Zeliha evden kaçıp Alazlı ailesine sürpriz bir ziyaret yapmamış olsa şu zamana kadar Âdem abimle konuşup meseleyi tatlıya bağlayacağımıza da inanıyordum.
Bütün inançlarım boşa çıkarken ve sevdiğim beyin evinde başka bir kız yaşarken ben Âdem abimi biraz unutmuştum doğrusu. Her şeyi unutmuştum. Zihnimin içinde Zeliha'nın kötü kötü kahkahalar attığı hayaller dışında hiçbir şey kalmamıştı. O kadar çok ağlamıştım ki beynim burnumdan akıp gitmiş olabilirdi. Hatta kesin öyle olmuştu ve ben fark etmemiştim. Artık kalbi kırık ve beyinsiz bir insan ibarettim.
Alacağın olsun Suat, beni düşürdüğün şu hallere bak.
"Ben bir şey yapmıyorum ki," dedim çatlak sesimle ve burnumu çekerek.
"Ben de onu diyorum. Hiçbir şey yapmıyorsun. Bir şeyler yapman lazım!"
Çakmak çakmak olmuş yeşil gözleriyle bana bakarken oldukça ciddi görünüyordu. Bakışlarından anladığım kadarıyla sahiden bir şeyler yapmaya, daha doğrusu bana bir şeyler yaptırmaya niyetliydi. İçimden hiçbir şey yapmak gelmediği gerçeğini umursayacağını zannetmiyordum. Ve savaşacak gücüm yoktu. Hem de hiç yoktu. O yüzden "Ne yapacağım?" diye sorarak teslim oldum.
Bahar yengem hoşuna gidecek bir cevap duymuş olmanın memnuniyetiyle gülümsedi. "Öncelikle," dedi. "Kalkıp bizim eve gideceksin ve Âdem abinle oturup konuşacaksın. Sonra da buraya gelip Suat'ı arayacaksın ve onunla da konuşacaksın. Herkes herkesle konuşacak bugün! Anlaşıldı mı?"
Sonlara doğru hiddetlenen sesi ciddiyetini vurgular nitelikteydi. Elimden usul usul başımı sallamak dışında bir şey gelmedi. "Ne diyeceğim peki?"
"Hangisine?"
"Âdem abime," dedim. Suat'a neler diyeceğimi kendi başıma bulurdum. Kelimeler kafamın içinde günlerdir dönüp duruyordu zaten. Ama Âdem abime ne diyeceğimi bilmiyordum.
"İçinden ne geliyorsa onu söyleyeceksin," diye cevap verdi Bahar yengem. "Bu yaşına kadar Âdem abinle konuşmak konusunda bir sıkıntı çektiğini hatırlamıyorum. Konuşmaların yüzünden sıkıntı çeken genelde o olurdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalci
Mizahha.yal.ci 1. (isim) Bir şeyi gerçekleşmiş gibi kabul edip zihninde tasarlayan kimse, ütopist. 2. (isim) Karagözcü. 3. (sıfat) Hayale kapılan, hayal kuran, hayalperest, hayalperver.