Bölüm 22

1.6K 117 40
                                    

İyi Okumalar Bro

-----------------

(Lalisa'dan)

Güneş ışıkları gözlerimin içine girmek için zorlanırken en sonunda rahatsız da olsam gözlerimi açtım.

Tavana uzun bir süre baktıktan sonra yatakta doğruldum.

Yan tarafta yüz üstü yatmış, çıplak sırtı bana dönük olan Jennie'yi gördüm.

Onu ilk sefere göre fazla zorlamıştım ama şikayetçi olmamıştı.

Eğildim, elim ile saçlarını çıplak sırtından çektim ve omzuna bir öpücük kondurdum.

Hafif kıpırdandı, ancak gözlerini açmadı. Kalktım ve banyoya girdim.

Dün gece, yaşadığım en iyi deneyimdi.

Suyu açıp ısınmasını beklerken, aynada yansımama baktım.

Boynum, köprücük kemiklerim ve hatta karın kaslarıma kadar morartmıştı. (Canlarım Lisamızın baklavaları olmazsa olmaz safıjknmasdfasd.)

Tamam, Jennie'de asi bir kız tavrı vardı. Ancak onun için ilk seferde bu kadar vahşi olacağını hiç düşünmemiştim.

Suyun altına girip kısa bir duş aldıktan sonra, üstümü giyindim ve banyodan çıktım.

Jennie'ye bir yüzük alacaktım bugün. Aslında onunla iyi bir düğün ile evlenmek daha iyi olurdu, ama bunun için zamanımız yoktu. Güney Kore'den kaçsam da Amerika'da da düşmanım çoktu.

Jennie'nin baş ucuna oturdum ve saçlarını yüzünden çektim.

Şişmiş dudakları ve kusursuz yüzü ile uyurken bir tanrıçaya benziyordu.

Gerçi her hali böyleydi.

Jennie dünyada ki en güzel şeydi.

Alnına ufak bir öpücük bıraktım ve geri çekildim.

Hiç kimseye, daha doğrusu hiçbir kadına düşmemiştim Jennie'ye düştüğüm kadar.

Hiçbir kadın benim ilgimi çekmez diye ortalıklarda dolaşırken Jennie'yi görünce tav olmuştum.

Böyle güzellik yoktu. Sadece Jennie'de vardı.

Uzun bir süre onu izledikten sonra kalktım ve odadan çıkıp aşağıya indim.

Kahvaltı etmek istemiyorum. Bu yüzden oyalanmadım ve siyah deri ceketimi giyip dışarı çıktım.

Arabanın hemen yanındaki Jihoon'un yanına adımladım ve elinden araba anahtarlarını aldım.

"Jihoon ben bir kaç saate gelirim. Jennie'ye göz kulak ol. Kahvaltısını yapsın. Sonuçta hamile. Birde başına bişey gelirse senden bilirim."

"Tamam Lalisa, tamam." Dedi ve eve doğru ilerledi.

Ne kadar it herifin teki olsada küçüklüğümden beri yanımda olan sayılı kişilerdendi.

—————————

"Hanımefendi, sipariş verdiğiniz gibi bir tektaş istemiştiniz. Ve tektaşınızı özel tasarım olarak yaptırdık."

Birkaç gün tanıdığım bir kuyumcudan sipariş verdiğim ve Jennie'nin parmak ölçüsünü verdiğim adam, bana kırmızı bir kutu içinde tektaş gösterdi.

''Teşekkürler.'' Dedim ve kutuyu kapatıp ceketimin iç cebine koydum.

Arkamdaki adamlarda duran yüklü miktar parayı adama verim.

İçimde oluşan derin sıkıntıdan dolayı hemen eve gitmek istiyordum.

Sanki içimde bir his, 'git Jennie'nin güvende olduğunu öğren' der gibiydi.

Dayanamayıp telefonumu elime aldım ve Jennie'yi aradım. Telefonu kulağıma götürdüm.

Uzunca çaldı, ama açan olmadı. Bir kez daha denedim. Ama yine açılmadı.

Jihoon'u aradım. Uzunca çaldıktan sonra o da açmayınca sesli bir küfür savurup hızla arabama koştum.

İçimdeki sıkıntıdan olsa gerek acayip endişeliydim.

---------------------

Arabadan indim ve evin bahçesine girdim.

Kimse yoktu.. daha doğrusu canlı kimse yoktu.

Bütün korumalar yerde, cansız bir şekilde yatıyordu.

Eve yaklaştım.

Bacaklarım titriyordu. İlk defa hemde.

Eve girdim ve içeri doğru yöneldim.

Jihoon'un cansız bedenini yerde görünce içimde anlamadığım bir his oluştu.

Küçüklük arkadaşımı kaybetmiştim. Ama ağlama sırası değildi.

Hızla üst kata koştum.

Jennie'nin yanında olmalıydım şu an.

Neden bıraktım ki onları?

Yatak odasının kapısı kırıktı. Etraf dağılmış, ve ben evden giderken Jennie'yi bıraktığım yatağın diğer ucu boştu.

Boş.. ve kandı. Korku, endişe, heyecan, kalp ritmimi bozarken banyoya koştum. Kapısı kitliydi.

"Jennie! Eğer içerideysen aç kapıyı!"

Kapıyı yumrukladığımda içeriden gelen hıçkırık sesiyle duraksadım.

Kapının kiledi anında açıldığında, gözleri ağlamaktan şişmiş ve saçları dağılmış bir Jennie gördüm.

Elinde silah vardı. Ayrıca üzerine giydiği gömleğim ve altındaki şortum kan olmuştu.

Hızla sarıldım ona.

Eğer ona bişey olsaydı mahvolurdum.

Ağlayıp silahı bıraktı ve kollarını bana sarıp kafasını göğsüme yasladı.

"Lalisa.. engel olamadım. Öldüler."

"Şşt tamam, sakin ol. Sakinleş sonra anlat tamam mı?"

Yüzünü ellerim içine aldım.

Sanırım üstündekiler onun kanı değildi.

Kendine kolayca yaklaştırmazdı çünkü.

—————————

"Bana en başından anlat." Dediğimde biraz olsun sakinleşmiş ve beni onaylayıp suyundan bir yudum almıştı.

"Sen ne zaman gittin bilmiyorum, ama uyandıktan sonra Jihoon geldi. Kahvaltı yap dedi. Banyo yaptım, üstüme senin gömleğini ve şortumu giyip indim aşağıya. Hem kahvaltı yapıyor, hemde sohbet ediyorduk."

Biraz durdu ve derin bir nefes aldı. Daha sonra devam etti.

"Birden evin camları kırıldı. Evi taradılar, Jihoon beni korumak için silahını alıp beni arkasına aldı.
İçeri giren adamlar kimdi bilmiyorum, ama Jihoon beni korumak için çok uğraştı. Sonra da maalesef, vuruldu.
Beni yakalayacaklardı ama Jihoon'un silahını elime alıp biraz direndim. Ama çok güçlülerdi. Bende en arkadalarındaki adamı vurup dikkatlerini dağıttım. Sonra üst kata kaçtım. Her odaya baktılar ama banyoyu unuttular. Bende saklandım." Dedi.

"Kimdi bu adamlar?" Diye sordum.

"Bilmiyorum, dikkat edemedim. Ama sanırım biri sürekli patronun yakında yanlarına geleceklerini söylüyordu."

Kim olabilirdi ki? Daha ilk günden geldiğimin haberini alıp, bana saldırmaya cesaret ettiğine göre bayağı özgüvenli biri olmalıydı.

        Ve ben hesabını çok ağır ödetecektim.

Guilty || JenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin