Onuncu Bölüm

4.7K 613 3.2K
                                    


Sabah on ikide uyanmıştım. Sabah demeye bin şahit lazım. Sabah altıya kadar konuştuğumuz için on ikide kalkmıştım. Tabii o da zorla. Annem üzerimi açıp ayaklarımı gıdıkladığında dayanamamıştım.

Kahvaltı niyetine öğle yemeğimi yediğimde yüzümde bir sırıtış vardı. Normalde geç yatınca huysuz olurdum. Ama şu an ağzım kulaklarımda dolaşıyordum. Kimsenin yüzüne de bakamıyordum bendeki değişikliği fark edecekler diye. Sahi... Neydi bendeki bu değişiklik?

Annem teyzemle konuşmak için telefonumu aldığında ilk kez gönülsüz bir şekilde verdim telefonumu. Bir an olsun elimden düşsün istemiyordum telefon. Çünkü içinde çok değerli bir şey vardı.

Artık "O" vardı...

Var olmaya devam edecekti...

Annem teyzemle konuşurken ben de mutfak kapısının pervasına yaslanmış bıkmış bir şekilde ofluyordum. Annem mutfak masasına bir kolunu dayamış teyzemle konuşurken gözlerim masanın yanında olan buzdolabına takıldı. Canım çok fazla tatlı bir şeyler çekiyordu ama tatilde beş kilo almıştım. Fiziğime önem veren biriydim. Ama bu başkaları için değil kendim içindi.

Mutfak camına geldiğimde açıp soğuk mermere oturdum. Sırtım dışa doğru bacaklarımsa mutfağın içine doğruydu ve boş boş sallıyordum. İkinci katta yaşadığımız için korkmuyordum. Gerçi benim yükseklik korkum yoktu. Uçurumları da çok sevedim zaten.

Mutfak penceresine tırmanarak içeri girmiş olduğum günler geldi aklıma. Maksat heyecan olsun. Şaka canım şaka! Anahtarı içeride unuttuğum için ikinci kata tırmanırdım. Ama eğlenmediğimi söyleyemezdim.

Yazın verdiği temiz gece havasını, güzel kokuyu sırtımı hafifçe geriye atarak içime çektim. Annemse bana "Oradan düşersen kafanı kırarım," der gibi bakıyordu. Bense "Düştükten sonra kırılır zaten. İçin rahat olsun annişim," bakışımı attım.

Bilerek dikkatini dağıtıyordum, telefonumu bir an önce alabilmek için. Telefonum sessizdeydi ama hiç tuş yoktu. Geri tuşunu ararken bile bir yerlere girebilir diye korkuyordum. Mesela galeriye, ekran görüntülerine...

Telefonu elime aldığımda gerekli önlemleri düşünüyordum. Aklıma gelen fikirleri gerçekleştirdim. Orta ışıkta olan ekranı birisi teli aldığında bildirimlerimi okuyamasın diye sonuna kadar kıstım. Şarjım çabuk bitmesin diye de güç tasarruf modunu açtım.

İnstayı artık kullanmıyordum. Bu yüzden bana ulaşamayanlar WhatsApp'a sarıyordu. Görüldü bile atmıyordum, çevrimiçi de olmuyordum. Artık favori uygulamam Wattpad'ti. Artık eğlendiğim arkadaşlarım buradaydı.

Ss'lerimi gizledim ve Wattpad'e şifre koydum. İlk kez gizli bir şeyler yapmak vicdan azabı çektiriyordu bana. Ama aileler bazen fazla korumacı olabiliyordu. Sanaldaki bütün insanlar kötüdür düşüncesine kapılıyorlardı.

Ama ben de uygulamadaydım. Ben de birilerinin sanal arkadaşıydım ve ben kötü biri değildim. Demek ki iyi insanlar da varmış. Bence çok haklıydım.

Dağılın.

Ss'lerimi okurken okurken gülümsedim. Zero, olur da profilini değiştirirse ve resmini koymazsa diye profilini Ss almıştım. Yüzü bir hazine gibiydi. Kaybedip denizin altına gömülmesini istemiyordum.

Çizim yeteneğim çok iyiydi, özellikle karakalemde ama buna rağmen şimdiye kadar hiçbir erkeği çizmemiştim. Babamı bile.

Çizeceğim kişi özel olmalıydı. Ben nasıl onun ilki olmak istiyorsam o da benim ilkim olmalıydı. Güzel yüzünü kaleme aldığımda her bir çizgisini ezberlercesine kazımalıydım. Ona her bir çizikte daha da aşık olmalıydım.

Watty Bağımlısı | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin