MENDİL

1.7K 297 185
                                    

Kitabım için oylarınız ve yorumlarınız çok önemli. Kitap bitse bile yorumlara geri dönüş yapıyorum...

ŞİMDİKİ ZAMAN

Güneş, yerini aya bırakıp dinlenmeye çekilmişken yıldızlar ayı yalnız bırakmayıp, parıl parıl parlıyorlardı. Babam ise eski evden yorgun dönmüş, kendini direk odasındaki yatağa teslim etmişti. Ben ise banyoda kendimi oyalayacak bir şeyler bulmak için düşünüyordum. Daha doğrusu Eyşan'dan kaçıyordum. Ona nehre düştüğümü bir adamda yardım maksatlı bana montunu verdiğini söylemiştim. Lakin bana inandığı pek söylenemezdi. Onlara bana şişe atan adamı, nehre düştüğünü zannedip kurtardığım lakin benimle alay ettiğini ve üzerimdeki montun ona ait olduğunu söyleseydim. Direk gidip babama söylerdi. Bir süre şehir hayatından uzaklaşmak istediği için buraya gelmeye karar veren babamda bizim güvenliğimiz için burayı terk ederdi. Ve ben bunu istemiyordum. Evet tuhaftı hatta biraz ürkütücüydü. Cebinde bulduğum kağıtta acıyla yoğrulmuş, kısık nefret ateşiyle sabırlar pişmiş bir insanın kalbi vardı.

Sakatlıktan bahsediyordu ama hiç sakata benzemiyordu ve zayıf birisine de... Onun bu durumunu umursamadığımdan beynimi böyle şeylere yormayı sevmiyordum. 18 yaşıma kadar bu devirde şer insanlardan uzak kaldıysam şimdide kalabilirdim. En iyisi ondan olabildiğince uzak kalmaktı.

Daha fazla banyoda kalamayacağımı anlayıp, Eyşan'ın beni göz hapsine tutmasına izin vermeden. Dün sehpanın üzerine koyduğum günlüğü alıp hızlıca yatağıma gittim. Yastığımı ayarladıktan sonra yandaki lambayı yakıp kaldığım yerden yeni bir başlıkla devam ettim.

GÜNLÜK /MENDİL

Başımdan gelen olaylardan sonra üç gün geçmişti. Ben de bu üç gün içinde toparlanmıştım. Fazla zaman yatmanın vicdan azabını yeterince çekiyordum. Buraya insanlara yardım etmeye değil de yük olmaya gelmişim gibi hissediyordum. Bundan dolayı bugün Zemheri, kaldığımız yerde dinlenmemi söylese de onu dinlenmedim. Üstümüzü giyinip enerji depolamak için kahvaltımızı ettikten sonra, gönüllüler ile birlikte hastane yolunu tuttuk. Burada çok önceden yaşanmış savaşın izleri vardı. Yandığı belli olan siyahlaşmış evler, çamurlu yollar, hüzünlü yüzler ve etrafta izbandut gibi dolaşan katil askerler ile doluydu. Bir kasabaydı ama nasıl kasaba insanların sanki enerjileri sömürülmüş yerine karamsarlık ve ümitsizlik eklenmişti.

Çamurlu olan yoldan çıkıp taşlı yola geçtiğimizde köşedeki nöbet tutan askerden biri:

"Müslüman kızların da tadı bir başka oluyor!" dedi ve arkadan iğrenç bir gülüşme sesleri eklendi. Yüreğimde öyle bir kazan alevlenmişti ki! Hepsini savurup atmak istedim. Bu kadar kolay söylediği sözlerle burada yaşan kadınların ne kadar zor durumda kaldığını yansıtıyordu. Bunun en büyük kanıtı da ortada melez dolaşan çocuklardı. Kimisi kahverengi saçlı ve yeşil gözlüyken kimisi sarıya kaçan saçları ve kahverengi gözleri vardı. Gözlerimi yaşartan ve sinirlendiren bu görüntü varken, Ümmetin kızlarının namusları kirletilirken, Ümmetin erkekleri neredeydi?

Söylenen sözle ve gülüşlere ne mi yaptık sadece duymamış gibi yaparak geçtik. Başka ne yapabilirdik ki ne yapılabilirdi ki?

Burada şu an da savaş olmamasına rağmen öyle bir hava vardı. Buradaki insanlar fitneliğe yenildikleri için, bunun cezasını çekiyorlardı. Okuduğum bilgilere göre buradaki Müslüman topluluğunun, ne topraklarını almalarını izin veriyorlardı ne de göç etmelerine. Savaş sırasında sadece bir kısım insanlar Salkım Vadisi'ne göç etmişti. Yakalananlarda meydan da türlü türlü işkencelere maruz bırakıldıkları için artık kimse kaçmaya bile teşebbüs edememişti. Şimdi ise burada yaşayan Müslümanların fiziksel güçleri sömürülüyordu. Burada yapılan insanlık suçuna bazı Müslümanlar ve az da olsa Hristiyanlar itiraz ederken Hristiyanların başı olan Papaz Petrus pisliklerini örtmek için 'Biz insanlıktan yanayız' naralar atmıştı. Koltuğunu düşündüğü için buraya yapılan yardıma ve gönüllü gelenlere izin vermişti. Yüzümde ki izler mi, ben yaptım yakışmış mı?! Direk olarak bize zarar vermese de alttan alttan işlerini görüyorlardı. Güç işte bundan dolayı önemliydi. Müslümansan güçlü olman gerekirdi, yoksa sonun belliydi.

Kanlı MotifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin