Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar.
Şimdiki Zaman
Samuel bana bakıp resim defterini işaret edip kafasını olumsuz bir şekilde sallarken bana doğru adımlarını atıyordu. Resim defterini açmamam gerektiğinin bir işaretiydi. Ama içimde duran merak duygusuyla hızlıca ilk sayfayı açmamla yukarı kalkan dudaklarım yavaş yavaş aşağıya doğru inmişti. O sayfada daha fazla oyalanmayıp diğer sayfaya geçtim. Bu sefer dudaklarım düz bir hal almıştı. Sonra diğer sayfayı çevirince yine aynı yüzle karşılaştım. Sonra elimden resim defteri çekilmişti.
Benim aldığım resim defterinde neden bir kızın çizilmiş resimleri vardı?
Elimden çekilen defterle, havada kalan ellerimi bedenimin yanlarına getirdim. Terleyen avuç içlerimi feraceme sildikten sonra yanımda resim defterini sıkı sıkıya tutan Samuel' e cebimden çıkardığım kimliğini uzattım. Hızlıca elimdeki kimliği aldıktan sonra hiçbir şey demeden kulübesine doğru yürümeye başladı.
"İzinsiz baktığın için sinirlendirdin galiba." diyen kardeşime, "Galiba..." diye yanıt verdim.
"Hadi gidelim." dedikten sonra yürümeye başladık.
"Acaba sevdiği kızın resmini çizmiş olmasın?" dedi Eyşan. Orman kokusunu içime çekip ona omuz sallayıp:
"Olabilir." dedim.
"Ne oldu sana ya? Modun düştü sanki?"
"İzinsiz bakmamalıydım ondan.." diye yanıtladım. Daha da ağzımı açmadım. Daha doğrusu açmak istemedim. İçimde oluşan bu üzgünlük duygusunun sebebini az çok anlıyordum. Ama bu hisleri yanlış kişiye hissediyordum. Acaba gerçekten sevdiği kızın resmi olabilir miydi? Açık ve genç kadın karakalemini yapmıştı. Düşen dudaklarımı tekrar yukarıya kaldırmaya çalıştım.
...
Eve geldikten sonra direk odaya kendimi atmış, boş kalıp daha fazla o duygulara esir olmamak için planımı uyguladım. Sonra elime günlüğü alıp devam ettim.
Günlük
UmutBu evde bugünle birlikte tam tamına üç gün hapsedilmiştim. Ama bu ne güzel hapsedilişti. Günlüğümü okuduğu günden sonra onunla yüz yüze gelmesem bile, ömrümün sonuna kadar burada kalabilirdim.
Onunla birlikte yemek masasına oturmasam bile o gittikten sonra mutfağa iner hangi sandalyede oturmuş diye bakardım. Ve oturduğu sandalyenin karşısındaki sandalyeye otururdum. Onunla aynı yemek masasını paylaşmak bile yüzümdeki gülüşü sildiremez iken onunla nasıl yemek yerdim. Zaten onunla aynı yemek masasına oturmam bile doğru değildi. Çünkü helalim değildi. Helalim...
Sabah namazı ile kalkar, bana getirdiği kitapları okur sonra ise bilgilerimi tazelemek için çantamdan ayırmadığım bitki günlüğümü tekrar ederdim. Sonra ise kalbimin hızlanmasına sebep olan adım seslerine kulak kesilirdim. Her sabah gitmeden kaldığım odaya gelip kapıyı tıklatır ve her seferinde başka bir cümle kurardı. İlk gün, "Meyra, ben çıkıyorum." demişti. Heyecandan kan toplayan kalbim ayaklarıma topu atacaktı ki onları zar zor durmaları için ellerimle sıkmıştım. İkinci gün ise, "Meyra ben çıkıyorum." demişti ama ben yanlışlıkla elimdeki kitabı düşürünce şaşkınlık içerisinde kapıya yönelen gözlerim heyecandan kıpır kıpır olmuştu. O ise içerden gelen sesi duymuş ki mutlu sesiyle, "Varsın yüzün bana bakmasın. Gönlün bana bakmış ya o bile kafidir." demişti. Şu an bile yazarken heyecandan atan kalbimi zapt edemiyorum. Üçüncü gün ise yani bugün, tekrar adımlarını sonra ise kapıya tıklatılan 'tak tak' sesini hemen sonra sesini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Motif
SpiritualAsker ve şifacının saklanmış hikayesi Karanlığın mahzenine hapsedilmiş ruh, bir çiçek ile güneşe bakabilir. ... Bir günlük içerisine gizlenmiş hayat hikayesiydi onların ki. Farklı dünyaların insanlarıydı onlar. 'Asla' kelimesi onlara verilmiş bir ad...