GÜNLÜK °Devam°
LİMON AĞACI"Annesinin katili olan bir insanın bunları söylemesi..."
Sözümü tamamlamadan o lacivert gözleriyle bana:
"Evet inandırıcı değil. Evet ben annemi öldürdüm. Ben de bunun inandırıcı olmamasını isterdim!" dedi ve sustu. Başını usulca yere eğdi. Üzgündü, belki de pişman ona sadece bakıyordum. Ne diyecektim? Ne denilirdi? Neden ona bir şey demek zorunda hissediyordum? Başını eğdiği yerden usulca kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikti, gözleri su içinde kalmış kurtarılmayı bekleyen bir çocuk gibi bakıyordu. Belki de gözlerinin maviliği bana böyle bir şey anımsatmıştı.
"Ben anlatmak istiyorum. Her şeyi." dedi
"Neden ben!"
"Çünkü kader arka..."
"Kes şu saçmalığı! Sen benim düşmanımsın! Biz ikimiz düşmanız! Sen benim kardeşlerimi öldüren katilsin. Daha demin suçsuz birine ateş ettin. Uzak dur benden! Artık şu çiçek saçmalığını da bırak. Mendille karşı bu kadar zaafın varsa senin olsun." dedim ve yanından ayrıldım. Olması gereken de buydu, buraya geldiğim için çok pişmandım. Benim yüzümden biri vurulmuştu ve zarar görmememi istediği için beni uyarmıştı. Geldiğim yoldan gerisin geri yürümeye başladım. Güneş, mesaisini bitirmesine az kalmıştı. Akşam karanlığına kalmadan hızlıca hastaneye yürümeye başladım.
Her şeyi yine batırmıştım, buraya geldiğimden beri hatadan başka bir şey yapmıyordum. Bir merak yüzünden gelmiştim buraya, ne için Müslümanları öldüren bir katil için. Zemheri'nin aşırı tepki verdiği düşüncesi, kesinlikle yanlıştı. Zemheri doğruları söylemişti ben ise gözlerim bir kör misali kesilmiş buraya gelmiştim. İçimde nedenini bilmediğim vicdan azabının üzerine bir yük daha bindirilmiş zorla ilerletilmesi için kırbaçlanıyordu. Bu ise bana çok acı veriyordu.
Hastaneye girip, kimseyle göz teması ve iletişim bulundan merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Çalışma odamın önüne gelip, eski olan kapının kulpundan çevirip açtım. İçeri geçtikten sonra kapıyı kapattım. İçeri girer girmez fesleğenin o muazzam kokusu sarmıştı her tarafımı, içime derince çektim. Akciğerlerim ferahlamışçasına at gibi tepinmeye başlamışlardı. Nefesimi bıraktıktan sonra gelen kokuya, yani tezgaha doğru ilerdim. Fesleğen çoktan özünü bırakmıştı. Bundan enfeksiyon önleyici ilaç yapılabilirdi. Yarım saat kadar önce olayları yaşamayan ben değilmişim gibi ya da burada kala kala dünyanın devam ettiği, anlayışına kaptırmış hemen işime dönmüştüm. Kapının yanında ki ahşap askıya astığım önlüğü alıp giydim...
"Biz çıkıyoruz." dedi kapının açılmasını bile duymayan ben, korkuyla Zemheri'ye baktım. O da korktuğumu anlamış ve bana gülmüştü.
"Burada birkaç işim var. Ben dönerim siz gidin." dedim kaynar suyu kuşburnun üzerine dökerek.
"Çok yoruldun sende yarın devam edersin." dedi çocuğu dillendiren anne misali.
"Çok fazla ilaca ihtiyaç var bir an önce eksiği kapatmalıyım. "dedim o da daha da fazla ısrar etmemişti "Tamam Allah'a emanet ol." dedi bende başımı, yukarı aşağı sallayarak ona cevap verdim. Yavaş yavaş tahta kaşığı tencerede gezdirdim, sonra kimyasalların bulunduğu dolaba gidip, kapaklarını açtım içinden; Oksitetrasiklin, Gentamisin, Linkomisin ve Sitrik Asiti elimde getirdiğim tepsiye dizdim. Tekrar ilaçların üzerinde çalıştığım tezgaha yöneldim...
Toplamda bugün sekiz ilaç yapmıştım. Normalde ilaç yapımı benimkisi gibi uzun sürmezdi. Ama elimdeki imkanlar bu kadara yetiyordu buna da şükürdü. Sol kolumdaki saate baktığımda 02:11'di. Zaman ne çabuk geçmişti, boynum, sırtım ve ayaklarım isyan bayrağı çekmeye hazırlanıyorlardı. Haksız da sayılmazlardı, bünye bu kadar ayakta kalmaya alışık olmayınca böyle tepkilerle karşılaşmak pek de anormal olmasa gerek. Üzerimdeki önlüğü çıkardım, ortamın sıcaklığından dolayı az da olsa içeriye hava girmesini sağlayan camları kapadım. Çalışma masasına koyduğum çantamı alıp, kapının yanındaki askılığa önlüğümü astım. Işıkları ve kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldim. Annemin sesini birkaç gündür duymuyordum. Bu saatlerde teheccüd kıldığı için bir ümit telefonun olduğu odaya adımlarımı yönelttim. Etrafta tek tük hemşire ve asker vardı. Hangi hemşireyi görsem erkekti, bu da aslında gece kadınlara sarkıntılık edilmesin diye alınan bir önlemdi. Tabi ben bu kategoriye giriyorsam bu benim içinde geçerliydi. Koridordan geçerken birkaç askere denk geldiğim zaman adımlarımı hızlandırıp u dönüşü yapıyordum. Normalde beş dakika bile sürmeyecek telefon odasına, on beş dakikada gelmiştim. İçeride olan adama arama yapacağımı söylediğimde beni yalnız bırakmıştı. Numarayı çevirip annemin sesini duymayı bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Motif
SpirituellesAsker ve şifacının saklanmış hikayesi Karanlığın mahzenine hapsedilmiş ruh, bir çiçek ile güneşe bakabilir. ... Bir günlük içerisine gizlenmiş hayat hikayesiydi onların ki. Farklı dünyaların insanlarıydı onlar. 'Asla' kelimesi onlara verilmiş bir ad...