Oy ve yorumlarını bekliyorum güzel insan...
ŞİMDİKİ ZAMAN
Sabah erkenden kalkıp evin tüm işlerini hallettim. Sonra ise hemen namazımı, Kuran-ı Kerim'imi ve biraz da siyer çalıştıktan sonra kendimi yatağa bırakıp günlüğü elime aldım. Dikkatim dağılmasın diye erkenden kalkıp bütün işlerimi halletmiştim. Lakin telefonumdan gelen bildirim sesi ile gözlerimi devirdim. Arkadaşım olma ihtimali vardı çünkü ona soru sormuştum.
Telefonumu elime alıp mesajlar kısmına girdim. Gelen mesaj arkadaşımdan değil. Samuel'dendi.
"Küstün mü?" diye gelen mesaja durgunca baktım. Cevap vermeyi düşündüm başta ama sonra konu uzar ben yine ona yakın dururum ve içimdeki bu istek bitmez diye geri durdum. Telefonumu sessize alıp masanın üzerine ters bir şekilde koydum.
Tekrar yatağa girip elime heyecanla günlüğü aldım. Açtığım yeni sayfada, yeni bir başlıkla karşılaştım. 'Kalbimin Sızısı' yazdığını görünce endişeye kapıldım. Ne olmuştu? Ne güzel mutlulardı.
"Ne oldu yine ya hu!" dedim seslice.
"Yoksa Meyra bebeğini mi düşürdü?" diye aklıma takıldı, sonra kendi kendime cevap verdim.
"Yani bebeği olduğunu yazmamıştı ama neden olmasın?" dedim kıs kıs gülerek. Resmen sapık teyzelere dönmüştüm. Tövbe estağfurullah.
GÜNLÜK
Kalbimin SızısıTam bir ay, Üzeyir ile gözlerimi açıyor, Üzeyir ile gözlerimi kapıyordum. Evlenmeden önce bu kadar bu adama sevdalı mıydım acaba? Bu soruya cevap verememek beni zorluyordu.
Perdeden sızan, güneşin ışıkları ile gözlerimi açtım. Yatağın köşesinde yüz üstü yatan Üzeyir'e sarılıp uyumuş bir şekilde kendimi buldum. Başımı gömdüğüm sırtından yavaşça başımı kaldırdım. Ve kolumun sarmaladığı vücudu yavaşça çekerek üzerinden tamamen kalktım. Çünkü yeterince yoruluyordu, bir de ben ona şimdi yük olmuştum. Yavaş hareketlerle yorganı kaldırıp kalktım. Üzeyir'in yanındaki komidinin üzerinde olan, çalar saati elime aldım. Kalkamam diye sabah namazında kurduğum alarmı çevirerek kapattım. Yavaş adımlarla odadan çıkıp banyoya girdim. İhtiyaçlarımı hallettikten sonra mutfağa girip çay suyunu koydum. O sırada dışarıda yağan kar dikkatimi çekti. Karı severdim. Lakin şu durumda karı sevemiyordum. Çünkü büyük savaş patlamıştı. Savaşta soğukluk demek bir sürü hastalık demekti. Daha iki gün önce Zemheri ile telefon görüşmesi yaptığımda sesi iyi gelmiyor arada sırada öksürüyordu. Oralar nasıl diye sorduğumda iyi olduğunu, bizimkilerin ilerleme kat ettiklerini söylemişti. Gazetede yazılanlardan farklı bir şey söylemiyordu.
Bir taraftan Salkım Vadisi'nde ki Müslümanlar Hristiyanlara savaş açarken, çok uzun zamandır mücadele eden Mavi Kıta'lı Müslümanlar da onlarla kesin kes savaşıyordu. Kısacası Hristiyanlar iki tarafta da sıkışıp kalmıştı. Dışarıdaki ülkelerden ne kadar yardım talep etse de yalnızlığa terk edilmişti.
Kahvaltılıkları koyduktan sonra çayı demledim. Yumurtayı artık haftada bir kere yapıyordum. Ne de olsa savaştaydık. Yememize içmemize dikkat etmeliydik. Çok fazla tüketim demek, zenginin fakiri ezmesi demekti. Yani eğer insan çok fazla tüketirse, satıcıda ona göre fiyat yükseltecek bu durumda ,olan durumu iyi olmayan kesime olacaktı.
Odaya girdikten sonra yatağın üzerine çıkıp oturdum. Üzeyir'in saçlarını elimle tararken bir yandan da ismini dudaklarımda gezdirdim.
"Üzeyir, Üzeyir.."
"Hııı." diye uykulu bir ses duyuldu. Tebessüm ettim usulca, biraz daha yaklaşıp kollarını yavaşça yukarı doğru ovamaya başladım. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da çok yorulduğunu biliyordum. Benden fazlasıyla yoruluyordu. Hem sadece o gürültünün içinde bulunmak insanı yorardı. Dışarıdan bile fazlaca ses duyuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Motif
SpiritualAsker ve şifacının saklanmış hikayesi Karanlığın mahzenine hapsedilmiş ruh, bir çiçek ile güneşe bakabilir. ... Bir günlük içerisine gizlenmiş hayat hikayesiydi onların ki. Farklı dünyaların insanlarıydı onlar. 'Asla' kelimesi onlara verilmiş bir ad...