ORMAN

1.4K 252 110
                                    

Lütfen bölümü beğendiysen yıldıza basmayı ve bölümle ilgili düşüncelerini belirt🎈

Günlük/ORMAN

Her düştüğünde pes eden ve zırıl zırıl ağlayan bir kız olmayacaktım. Evet, olan olmuştu ama oldu diye de geri adım atmayacaktım. Kahvaltımızı yapıp hastaneye gitmek için çıkacaktık. Ama ben şifalı otlar bulmak için orman tarafına gidecektim ve tehlikeyi en aza indirmek için tek başıma gitmek daha mantıklıydı.

"Hadi." Zemheri'nin sesiyle yatağı düzlemeyi bırakıp:

"Siz gidin ben sonra geleceğim. Hem gelip ne yapacağım?" dedim.

"Evet, haklısın." dedi üzgün bir şekilde sonra devam etti. "Bana yardım edersin. Getir götür işleri, olmaz mı?"

Anlayışlı birisiydi. Her zaman çözüm odaklı çalışırdı. Ben ise olumsuz bir şekilde başımı salladım.

"Tamam, sen ilaç yapıyorsun. Görevin, mesleğin bu. Ama buraya gelme amacımız insanlara yardım etme değil mi?" dedi. Haklıydı buraya insanlara yardım etmek için geldim. Ne gerekiyorsa yaparım. Ona şifalı bitkiler toplamak için gideceğimi söylesem asla izin vermezdi. Bundan dolayı ona açıklama yapmak yerine sessiz kalmayı tercih ettim. O ise hazırladığı çantasını yataktan alıp odayı terk etmeden önce:

"Şımarık kız çocukları gibisin. Bugün burada kal ve neden buraya geldiğini tekrar düşün. Eğer insanlara ne gerekiyorsa yardım edeceğim düşüncesinden farklı bir düşünceyi seçersen, hiç düşünme git buradan. Buraya tatil yapmak için gelmedik!" dedi sinirle. Ormana gitmek için tam gaz bana motivasyon verdiğinden haberi bile yoktu.

Zemheri odadan çıktıktan sonra sırt çantamı alıp içine; günlüğümü, şifalı bitkiler yazan defterim, iki tane kalemimi, su şişemi, bitkileri kesmek için bıçağımı, toplayacağım bitkiler ve tohumlar için poşetlerimi, en son olarak Zemheri'den gizli yaptığım iki tane sandviçimi koyduktan sonra çantamı kapattım. Şifalı bitki toplamak kolay değildi. Sabır gerekti ve bolca vakit, bundan dolayı yiyecek ve içecek almıştım. Çantamı kapatıp her ihtimale karşı başımızı yazmayla örtüğümüz için onu çıkarıp siyah renkteki başörtümü omuzlarıma kadar örtüp, feracemi giyindim. Yatakta bıraktığım çantamı da başörtümün altından omuzlarıma geçirdim. Örtümü tekrar omuzlarıma indirdim.

Zemheri ile kaldığımız yeri gezdiğimiz için binanın arkasında bir kapı olduğunu biliyordum. Ön kapının olduğu tarafta askerler olduğu için arka kapıyı tercih edip çıktım. Kapı bahçeye açılıyordu bahçeden çıkmak için boyumdan uzun olan duvarı atlayıp geçmem gerekiyordu. İleride gördüğüm büyük olan taşlardan sadece iki tanesini zar zor sürükleyip üst üste koyabildim. Başımı kaldırıp camlara baktım, kimsenin olmadığını görünce taşların üstüne çıkıp duvardaki çıkıntıya bir ayağımı koyup ellerimi ise duvarın bitiş yerine koydum. Yukarı doğru kendimi çektim ama başarısız olmuştum. Sırtımdaki çanta ağırlık yapıyordu. Ondan dolayı onu çıkarıp içindekilerin zarar görmemesi ümidiyle duvarın öbür tarafına fırlattım. Tekrar ayağımı çıkıntıya koyup, ellerimi duvarın bitiş yerine koydum. Barfiks çeker gibi yukarı doğru kendimi ittim. Bu sefer çıkmıştım, yani sayılır sadece vücudumun yarısı duvarı geçmişti diğer yarısı ise arka tarafımda sallanıyordu. Bacaklarımı da duvarın bitiş yerine çekmeye çalışırken başımı yukarı doğru kaldırdım. Karşımda yedi tane asker ve yine o vardı. Ben şaşkınca onlara bakarken onlar ise silahlarını bana doğrultmuş bakıyorlardı. Gözlerim yine lacivertle buluşunca onun da bana şaşkınlıkla baktığını gördüm. Kesin deli olduğumu düşünüyordu.

Daha önce camdan burayı kontrol etmeyi nasıl akıl edememiştim. Bunların burada ne işleri vardı? Halbuki zamanında Zemheri ile birlikte camdan baktığımızda, boş bir araziden başka bir şey yoktu. Salak Meyra. Yavaşça geriye kendimi bırakmayı düşünüyordum ki:

Kanlı MotifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin