ŞİMDİKİ ZAMAN
Günlükten gözlerimi kaldırıp, okuduklarımı hazmetmek için ağaçlara çevirdim. Yazdıkları, pardon Allah'ın bize gönderdikleri yazıları bildiğim ve bunu tam yerine getiremediğim halde, hiç bu kadar pişman olmuş muydum? Hatırlamıyorum. O kadar kendini güzel Rabbe teslim etmişti ki, ben bu kadar teslim olan birisini görmemiştim. En son ne zaman bu kadar dertli bir şekilde Rabb'ime dua etmiştim. Ha hatırlardım annem bu dünyadan kurtulduğu zaman. Ne çok eksiktim ben, ne çok benliğime bu kadar düşmüştüm. Ne çok dünyayı sevmiş, hiç ölmeyecek gibi yaşamıştım. Namaz kılıyorum diye övünmüştüm. Ya belki o namazları hakkıyla kılamadıysam. Bol, siyah feracem; üzerine uzun siyah başörtü örtümle ben tesettürlüyüm. Herkesin yapamadığını yapıyorum havasına girmiştim. Peki ya göz tesettürüm bunu hakkıyla yapabiliyor muydum? Ben Allah'a teslim olabiliyor muydum?
"Hayırdır neye daldın öyle?" dedi terasa çıkan kardeşim.
"Hiç öyle." dedim, günahlarıma şahit tutmak istemiyordum.
"Hımm. Bu aralar 'hiç öyle' laflarından bıktım haberim olsun." dedi beni kınayarak. Hemen oturduğum yeni koltuktan kalkarak günlüğü yanıma koydum.
"Günlüğü okuyordum, biraz üzüldüm." dedim
"Hımm anladım. Günlük insanların özelleridir. Sare bu yaptığın hoşuma gitmiyor." dedi haklılık payı vardı. Ben de eşyalarımın karıştırılmasına sinir olurdum.
"Lakin ya ölmüşlerse, bir özellikleri kalmamıştır."
"Nereden biliyorsun belki ölmemişlerse." dedi haklılık payı vardı. Günlüklerinde tarih yerine başlık kullandığı için hangi yıldan bahsettiğini bilmiyordum. Ama tarih kitapları biliyordur. Benim zeki kaynaklarım. İç sesimle konuşmayı kesip hızlıca Eyşan'ın benden günlüğü alıp, o gün babamla bu evi düzenlemek için geldiği gün kitapları da yerleştirdiği için direk oturma odasında olan kitaplığa yöneldim. Tarih kitaplarının olduğu rafa, işaret parmağımı koyarak iz sürer gibi ilerlemeye başladım. Ve buldum hemen kitabı elime alıp yere oturdum. Giriş bölümünü açtığımda yıl 1982 yazıyordu. Savaş 1982 yılında patlak vermiş ve 1.5 seneye yakın bir tarihte Mavi Kıta tekrar Müslümanların olmuştu. Şimdiki yıl 2020 ise tamamen 38 yıla yakın bir zaman dilimi geçmiş. Gerçekten ben tam bir fiyaskoyum. Millet tarihinizi öğrenin der ben o derslerde uyurum. Bu kadar yakın tarihte olan ve önemli diye vurgulanan olayı bilemeyecek kadar tembelleşmiştim. Bütün hakaretleri kabul ediyorum. Tamam teslim oluyorum.
38 yıl geçmişti. Babaannem ve günlükteki Meyra arkadaşlarsa bunların yaşları birbirine yakın olabilir. Belki de hala yaşıyordur. İşte sonunda kendimi cinayet soruşturması çözen bir görevli gibi hissetmiştim. Kitaplıktan destek alıp kalktığımda, alt tarafta bir kitap dikkatimi çekince uzanıp onu aldım ve ayaklarımın üzerinde durdum. Bu bir işaret dili kitabıydı. Sayfaları çevirdiğimde ellerle, parmaklarla görseller vardı. Burada yan gelip yatmak yerine, kendimi daha çok tembelliğe alıştırmamak için kendime böyle bir aktivite yapabilirdim. Evet aktivite, sadece tembel olmamak için!
...
Babamın ısrarı üzerine dün bir soruşturma çözmek yerine uyumaya zorlanmıştım. Hatta azarı da yemiştim. Babam Eyşan'a telefonla fazla vakit geçirdiği için kızdığı gibi benim böyle merak uyandıran kitaplara vaktimi boca ettiğim içinde kızardı. Baba işte kızardı yani.. Kahvaltımızı ettikten sonra babam bir şeyler almak için kasabaya gitmeye karar verince:
"Baba bende seninle geleyim. Telefonumu yaptırmak için. dedim bu söylediklerimin üzerine babam olanları hatırlamış ve kaşlarını çatarak:
"Bir tane normal insan yok. Hadi bakalım sende gel." dedi bende hızlıca odama çıkıp başörtümü yaptım aynı hızla tekrar aşağı indim. Vestiyerden feracemi alıp giyindim. Beni bekleme zahmetinde bulunmayan babam arabayı çalıştırmış yavaş yavaş gidiyordu. Baba işte, böyle oluyor babalar. Galiba!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Motif
EspiritualAsker ve şifacının saklanmış hikayesi Karanlığın mahzenine hapsedilmiş ruh, bir çiçek ile güneşe bakabilir. ... Bir günlük içerisine gizlenmiş hayat hikayesiydi onların ki. Farklı dünyaların insanlarıydı onlar. 'Asla' kelimesi onlara verilmiş bir ad...