ARAYIŞ

1.4K 245 99
                                    

ŞİMDİKİ ZAMAN

Şu son zamanlarda, yaşamadığım durumlarla karşı karşıyaydım. Ne yapacağımı nasıl davranacağımı şaşırmıştım artık. Bir adım atsam, her yer çamur oluyordu. Samuel'i kirli bir nehre benzetmiştim. Onu temizlemek için kendimi denizin yerine koymuştum. Onu daha fazla kirli nehre mahkum bırakan ben mi deniz olmuştum. Çok hatasını görmüştüm. Affedilmeyecek yoldan gittiğini söylemiştim. Peki ya ben, bir çocuğun asla yaşamaması gereken psikolojik baskının üzerine yağ sürmüştüm. Tazeliğini ve canlılığını korumak için, ben kendimi nasıl deniz konumunda görecek kadar kör olmuştum?

Arabada, babam girdiğim bu kasvetli ortamdan çıkarmak için köşeye sıkıştırsa da pes etmişti. Babalar anneler gibi olmuyordu. Annemin yanında takındığım rahatlığı, babamın yanında olamıyordum. Şimdi belki annem olsa nasıl davranmam gerektiğini sorardım. Annesizlik, çatısız bir eve benziyordu.

Arabadan inip, asık suratla mavi renkteki yeni evimize adımlarımı yönelttim. Biçilmiş yeşillikler ve yabani otlardan temizlenmiş bahçe harika bir görüntü oluştursa da şuan da bu duruma sevinecek modda değildim. Terasın önünde ayakkabılarımı çıkarıp, ayaklarımı soğuk fayansla temas ettirdim. Sesi insanı mutlu etmese de, içeri girmek için zile bastım. Denizin sesi buradan duyuluyordu ama ağaçlar onu gizlediği buradan değilde odamdan görünüyordu. Kapı açılma sesi duyulduğunda hiç beklemeden içeri girdim. Vestiyer tarafına yönelip feracemi çıkarmaya bir yandan kardeşimi dinlemeye başladım.

"Aleykümselam"

"Ha evet Selamünaleyküm" diye onun sorusuna yanıt verdim. Başımdaki iğneleri çıkarmaya başladım.

"Babam nerede?" dedi Eyşan. Kapının yanında ki cama başımı uzatıp, babama baktım ama arabası yoktu. Beni bırakıp gitmişti.

"Bilmiyorum" diye cevap verdim. Başörtümü katlayıp, ellerimi yıkamak için adım attığım sırada Eyşan'nın beni kolumdan tutmasıyla ona doğru döndüm. Kahverengi kaşlarını çatmış, bana bakıyordu.

"Abla falan demem, pataklarım seni. Ne bu hal. Bir derdin varsa söyle" Haklılık payı vardı. Ama sadece halimde:

"Bir şey yok Eyşan. Sadece biraz durgunum ondan. Ha telefonu da yaptırdım." dedim yarım gülümseme göndererek. Bu hareketi yapanı sevmezdim, lakin bir an önce sorgu odasının vücut bulmuş hali olan, Eyşan'ın yanından ayrılmalıydım. Kolumu ondan çekip, kahverengi ahşaptan yapılmış kapının kulpunu tutup açtım. İçeri girip, hemen kapıyı kapattım. Aynayla yüz yüze geldiğimde hayattan bezmiş bir ifadeyle bakan Sare'yi görünce, Eyşan'a yeniden hak verdim. Banyoda işimi halledip, kapıyı açmamla karşımda yine Eyşan'ı gördüm. Benim geçmeme izin vermeyince:

"Öğle namazını kılmadım." O ise bana gözlerini kısmış bakınca, "İllaki namaz, Eyşan. Onun sayesinde cennete gireceğim." değince. Derin bir nefes alıp, bir adım geri atarak geçmeme izin verdi. Bende onunda göz teması kurmadan, hızlıca merdivenlere yönelip ahşaptan yapılmış olan basamakları çıktım. Odama girdikten sonra sandalyenin üzerine attığım namaz elbisesini gördüm. Onu giymem lazımdı çünkü üzerimde bol siyah pantolon ve dizlerimde biten uzun kollu spor ince su yeşili kazak vardı. Namaz kılmak için bu kıyafetler yakışı olmazdı. Nasıl ki bir avukat için mahkemede cübbe giymek kural ise, Allah'ın huzuruna çıkmak içinde belirli kuralları yerine getirmek lazımdı. Çiçekli namaz elbisemi başımdan geçirip, giyindim. Başıma mavi içimi göstermeyecek yazmayı örtüp, babamın gösterdiği yönde durup. Öğle namazını kılmak için niyet ettim...

Anneme, babama, Eyşan'a, kendime, tüm İslam âlemine ve Samuel için dua ettim. Herhalde bir Hristiyan için dua eden tek bendim. İç sesim devreye girmeden. Günlüğü alıp, yatağıma uzandım. O an annemin 'yatak uyumak içindir, keyif yapmak için değil' lafını hatırladım. Buruk bir gülümseme oluşmuştu dudaklarımda. Kapım kibar olmayan bir şekilde açılınca, günlükten hemen gözlerimi çekip kimin geldiğine baktım. Hüzünlenmek için role girmeme izin vermeyen, Eyşan karşımda duruyordu. Anlaşıldı, bu beni rahat bırakmayacaktı. Gözlerimi devirip, uzandığım yataktan kalktım. Göze yerleştirmediğim, katlı halde duran siyah baş örtümü ve bonemi alıp, aynanın karşısında yerimi aldım. Kardeşim ise yine bana söylenmekle meşguldü. Biraz daha bu evde kalırsam, kardeşim katil olabilirdi. Onu bu katil olma durumundan kurtarmak için deniz tarafına gitmeye karar verdim. Bozulan örüğüme aldırış etmeden bonemi sonra ise başörtümü taktım. Hızlıca yatakta bıraktığım günlüğü alıp, odamdan çıktım.

Kanlı MotifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin