Lütfen bölümü beğendiysen oy vermeyi ve olumlu/olumsuz düşüncelerini belirtmeden geçme𖣔
Gün ışığı ile uyumayan gözlerimi dinlendirmek için yumdum. Geceden beri Meyra'nın hikâyesini düşünmekten uyuyamamıştım. Linda ninenin takındığı durumundan az çok bir şeyler hissetsem de nedeni kafamda döndü dolaştı durdu. Araya farklı düşünceler girse de oturup tekrardan günlükte kafamı yordum. Yormalıydım, yoksa zihnimin benimle oyuncak gibi oynayacaktı. Olmaması gereken şeyler düşünmekten yorulmuştum. Savaştığım yer zihnim miydi yoksa kalbim miydi bilmiyordum. Ya da bu hislerin sadece gençlik yalanı olduğu muydu bilmiyorum. Bunu da bilmiyordum. Kendi içimi danışacak kimsenin olmamasına üzülerek uykunun kollarına kendimi bıraktım.
...
"Hadi Eyşan!" diye bağırdım. Az uykum olmasına rağmen çok enerjik ruhluydum. Bir an önce hikâyenin sonucuna ulaşmalıydım. Meyra'nın yarıda kalmış mürekkebini ben tamamlamalıydım.
"Abla ya okul için canlı ders yapacaklarmış." dedi ve merdivenlerden üzgünce inmeye başladı.
"Sonra girsen olmaz mı?" aynı üzgün tonda cevap verdim. O ise kafasını olumsuz bir şekilde sallayarak:
"Herkesin girmesi zorunluymuş hocalar yoklama alacaklarmış." dedi ve sonra ekledi. "Gelince artık ben de öğrenirim."
Ben de içten bir nefes alarak başımı olumlu bir şekilde salladım. Okulların başlamasına yakın tanıtım yapıyorlardı. O liseye ben ise üniversiteye geçecektim. O hangi liseye gideceğini karar veremezken ben ise hangi mesleği seçeceğime karar veremiyordum. Daha doğrusu kendini daha keşfedemeyen bir gençtim. Samuel gibi ince yeteneklerim de olmayınca kendimi öylesine yaşayıp giden birisi olarak görüyordum. Samuel neden şimdi geldi? Allah'ım, Yarabbim zihnimdeki düşüncelerden sana sığınırım. Medet Rabbim Medet!
O sırada, oturma odasından babam elinde telefon ile çıkınca ben de gideceğimizi anlayıp kapıya doğru gitmeye başladım. Alttan spor ayakkabılarımı alıp kapıyı açıp, verandadan geçtim.
"Sare." adımı seslenen babamı duyunca ayakkabılarımı yere koyup ona seslendim.
"Efendim."
İçeri tekrardan girmek için hareketlensem de babam dışarı çıkmıştı.
"Benim acil işim çıktı ben seni bırakırım. Olur mu?" deyince gözlerimi irice açıp:
"Yani herkesin de bugün bir işi çıktı." dedim, ona isyanımı belli ederek. O ise omuzlarını yukarı kaldırıp:
"Eve ekmek mi getirmek daha önemli, yoksa bu hikâyenin peşinde koşmak mı?" ciddi bir şekilde açıklamasını yaptıktan sonra bugün yalnız kalacağımı anlayıp bir şey demeden ayakkabılarımı giymek için yöneldim. O da hemen yanımda ayakkabılarını giyince birlikte arabanın yolunu tuttuk.
"Üniversite tercihleri yaklaşıyor." dedi ve arabanın kapısını açtı. Ben de dudaklarımı yalayıp gerildiğim muhabbete gireceğim için kendimi ruhen hazırlayıp arabaya bindim.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" arabayı sürerken konuyu unutmayan babama keskin bakışlarımı gönderdim. En iyisi doğruları söylemekti.
"Bilmiyorum.." dedim sonra kısacık bir an babamın gözleri bana dönünce, ufaktan bir tebessüm yolladım. O ise bir tepki vermeden önüne döndü. Bir şeyler söylemesi beni daha az gererken böyle yapması beni fazlasıyla germişti.
Araba hafif sallantıyla ilerlerken ben de tekrardan fotoğrafları çıkarıp incelemeye başladım. O sırada babama:
"Baba, babaannem aslında neşeli bir kadınmış." diye lafa girdim. Babam ise gülerek bana:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Motif
EspiritualAsker ve şifacının saklanmış hikayesi Karanlığın mahzenine hapsedilmiş ruh, bir çiçek ile güneşe bakabilir. ... Bir günlük içerisine gizlenmiş hayat hikayesiydi onların ki. Farklı dünyaların insanlarıydı onlar. 'Asla' kelimesi onlara verilmiş bir ad...