HİSSETMEK

1.3K 222 144
                                    

GÜNLÜK °Devam°                                                         KAÇIŞ

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


GÜNLÜK °Devam°
                                                         KAÇIŞ

"Tamam susacağım. Ama bırak bir bitireyim. Bu kağıdı sana hiç vermeyecektim. Hele ki bana o söylediğin doğru laflar yüzünden. Ama senin hakkında tutuklanma kararı çıkınca ve senden haber alamayınca ne olursa olsun sana bu kağıdı vermek için kendime söz verdim. Ondan al bunu, yoksa gitmem." dedi. Hemen uzanıp elindeki kağıdı aldım. O da derin bir nefes soluyup, eğilerek çalıların arasında yok oldu. Elimdeki mektubu hızlıca feracemin cebine koyup o anki ana odaklandım. İç sesime bir reddiye çekip susması için azarladım. Birkaç dakika sonra Zemheri'nin kısık sesiyle, başımı kaldırıp ona baktım.


"Enes gidelim diyor. Hadi" dedi. Ben de temkinli bir şekilde ayağa kalktım. Arada bir arkama bakarak onlara doğru yürümeye devam ettim. Kalbimi gereksiz yere hızlandıran etkenler olsa da, onun bazı davranışları beni şaşırtsa da aklıma kazıdığım 'o benim düşmanım' yazısı ona karşı güvenimi zedeliyordu.

"Bir şey mi oldu?" dedi Zemheri. İlerde yürüyen erkek grupta vücutlarını bana doğru döndürdüler.

"Yok bir şey sadece tedirgin oldum." dedim. Geçiştirerek onlara gerçekleri anlatacak kadar cesaretli değildim. Ortada yanlış anlaşılacak çok fazla etken vardı.

Ailemizle konuştuktan sonra güvenli bir şekilde tekrar Karunak Kasaba'sına döndük. Gidiş ve dönüş yolunda arkamı ikide bir kontrol etmem çok fazla şüphe uyandırmıştı. Hatta bir ara Zemheri'nin sorduğu soruyu Enes sordu. Ona da aynı şekilde cevap vermekten başka bir şey yapmadım.

Mektup, bana verdiği mektubu okudum. Bir çıkmaza sürüklenmiş gibi hissediyorum. Kalbimin bu kadar hızlı atmasına engel olamıyorum. 'Asla' kategorisine giren adam neden böyle davranıyordu? Neden bana o yazıları yazmıştı? Gönül kapım zangır zangır titrerken ben kapatmaya çalışıyordum. Bu çok zordu. Bu gerçekten çok zordu. Gözlerim bile nedensiz o mavi gözlere hasretlik duyuyor ve bakmamaya çalışıyordu. Gözlerimi zar zor zapt ediyordum. Peki ya gönlümü, onu nasıl zapt edeceğimi bilmiyorum.

ŞİMDİKİ ZAMAN

Sabah ezanının sesiyle günlükten başımı kaldırdım. Günlüğe devam etmek için can atsam da ne zamandır, namazımı vaktinde kılmadığım aklıma gelince nefsimi es geçip biraz sevap kazanmak için günlüğü yatağa bıraktım. O sırada vazoya koyduğum çiçeklere gözlerim ilişti. Lale ve papatya karışık bir buket yaptırmıştı. Lalelerin o muazzam renkleri gözlerime şenlik oluşturuyordu. Odama geldiğim zaman telefonuma Samuel'den beş bildirim gelmişti.

"Sana bir şey vermek istiyorum."

"Aşağı inebilir misin?"

"???"

"Neden yazmıyorsun?"

"Aldığım şeyden pişman olmaya başlıyorum."

Düşüncesizlik etmemiş bana mesaj atmıştı. Ama ne yazık ki telefonum yanım da olmadığı için onun böyle sessiz sessiz yaklaşması beni ürkütmüş, elime aldığım süpürgeyle ona meydan okumam aklıma gelince güldüm. Sonra aklıma elimde ki çiçeklerle beni karşılayan Eyşan'ın söyledikleri aklıma geldi.

Kanlı MotifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin