KAÇIŞ《2》

1.3K 237 152
                                    

Günlükten devam. (En aşağıda ki açıklama kısmını oku!)

O sırada ileri ki çalılıklardan ses gelince hepimizin gözleri çalılıklara çevrildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

O sırada ileri ki çalılıklardan ses gelince hepimizin gözleri çalılıklara çevrildi. Uzun namlulu silahlarını bize doğrultan askerler karşımızda duruyordu. Altıya yakın asker etrafımızı yarım ay şeklinde sarmışlardı. Şaşkınlıkla ne olacak diye düşünmeye varmadan. Ateş açıldı ve kaçmaya başladık. O an ki adrenalinle sadece "Kaçın!" kelimesinden sonra ateş sesleri ve ormanın içinde nefes nefese koşan insanların sesleri yankılanır olmuştu. Dur durak bilmeden sadece koşuyordum. Ellerimle koşmama engel olan nemli dalları savurarak ilerledim. Yakalanırsam düşüncesi aklıma gelince diyaframımın ağrısını hissetsem de koştum...koştum. Ta ki ayağım takılıp yere çakılana dek. Zemheri'nin kolumdan tutup kaldırmasıyla toparlanıp devam ettik. Önümüzdeki direnişçinin koştuğu rotada ilerliyorduk. Nemlenmiş toprak koşmamızı zorlaştırıyor. Ayakta kalmak için daha büyük bir enerji harcıyorduk. Dakikalar sonra direnişçi askerin sesiyle durduk.

"Tamam burada durabiliriz." değince. Zemheri'yle beraber kendimizi yere atıp hızlıca nefes alıp vermeye başladık. Nefes alışlarımız normale dönünce, aklımda ki o soruyu ona söyledim.

"Biz şimdi ne yapacağız?" dedim. Yüzlerimizi görmüşlerdi. Eğer hepsi orada ölmüş olsalar bile uzun zamandır ormandaydık. Bizden şüphelenmemeleri için mucize olması gerekirdi. Kimseden ses yoktu. Hepimiz bir belirsizlik içinde kalmıştık. Bizimle gelen sadece bir tane direnişçi vardı. O arbedede liderlerin komutuyla bizi buraya çekmişti. Lider ve yanındakilerden hiç iz yoktu.

"Dinlendiyseniz devam edelim." dedi. Zemheri araya girerek, "Ya peki onlar. Onlara ne olacak. Ya yaralandıysalar veya yakalandılarsa. Ya da belki de öl.." sona doğru sesi kısılmaya burada olan üç kişinin aklına dahi getirmek istemediği bir şeyi söylemesine direnişçi oğlan müsaade etmedi.

"Onlar Allah'a emanetler. İnşallah başlarına bir şey gelmeden oradan çıkacaklardır. Onlardan bir an önce haber almak için karargaha haber verip asker toplamalıyım." dedi ciddiyetle. Biz de hemen toparlanıp tekrardan koşmaya başladık...

Kökleri etrafa nam salmış. Gövdesi çınar ağacı gibi oburlaşmış. Ceviz ağacının önünde durduk. Direnişçi oğlan etrafı sessizce kolaçan edip bize baktı. Bir şeyler için tedirgin olduğu belliydi. Aklıma onun bu kadar tedirgin olmasına sebep karargahı göstermesine yordum. Ama etrafta ne bina ne de odunlarla yapılmış küçük bir kulübe vardı. Alnımda terleri cebimde ki mendile silmeye bir yandan da direnişçinin ne yaptığına bakıyordum.

Eğilerek, ceviz ağacının dışarı fışkıran koca bir kökünü kendini çekince kapı gibi açıldı. Toprağın altına doğru karanlık bir giriş vardı. Kapı köklerle öyle kamuflaj edilmişti ki. Adamın ne yaptığını geçidi gördükten sonra anlamıştım. Gözlerimde ki şaşkınlığı gizleyemiyordum. Zemheri'ye dönüp baktım. Onun da benden kalır bir yanı yoktu. Direnişçi ağacın kavuğundan pilli iki tane fener çıkarıp bize uzattı. Biz ona bakmaya devam edince, "Kapağı kapatmam lazım. Siz ışıkları açın basamaklar var oradan ilerleyin. Ben sizin arkanızda olacağım." dedi. Bizde uzanıp fenerleri aldıktan sonra geçit dediğim halbuki tünele benzeyen yere doğru adımlarımızı attık. Üşenmemiş on iki tane basamak olduğunu saymıştım. Feneri ucu görünmeyen karanlığa tuttum. Boyum 1.75 olduğu için Zemheri'ye göre daha da eğilerek yürüyordum. O sadece başını eğerken ben omzumu da eğmek zorunda kalıyordum. İki kişinin rahatlıkla gidebileceği bir genişlik vardı. Alt taraf toprak olsa da tavan ve yan duvarlar birbirlerine desteklenmiş odunlar vardı.

Kanlı MotifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin