"Bana da bırakın ya, hepsini yediniz!" diye feryat ediyordum sofrada. Mantı için ölümüne kapışıyorduk. Arkama yaslanıp tekrar baktım onlara. Bu manzarayı gerçekten özlemiştim. "Ee Atalay, anlat neler yapıyorsun? Nasıl geçiyor el memleketlerinde yaşam?" Arkasına yaslandı.
"Aslında alıştım. 4 yıl oldu sonuçta. Çok sevip değer verdiğim birkaç arkadaşım var. İdare ediyoruz bir şekilde." Başımı salladım. "Okulu ne yapacaksın peki? Burada kaldığın süre boyunca bir okulda kalacaksın herhalde?" diye bir soru yönelttim. "Sanmıyorum. Birkaç hafta eksik kalsam sorun olmaz herhalde. Zaten dinlemem ben ders falan." Berk şeytani olduğuna emin olduğum bir gülümseme yolladı Atalay'a. "O zaman bana kaldın. Benim bar'a gel. Her gece farklı bir Avrupa birliğine üye oluyorum. " diyerek göz kırptı.
Atalay anlamamış gibi bakarken konuştum. "Sapık herif." Berk küçük bir kahkaha attı. "Ayıp ama. Hem, onlar gelmek için can atıyorlar," Elleriyle kendini gösterdi. "Yakışıklıyım." Doğruydu. Abim gerçekten çok yakışıklıydı. Atalay'ın da ondan eksiği yoktu aslında. İkisi de kızların bir bakınca bir daha bakmak isteyecekleri kadar dikkat çekiyorlardı. Atalay Berk'e doğru döndü. "Bir bar'ın olduğunu bilmiyordum."
"Son görüştüğümüz zamanlarda açıldı aslına bakarsan. Bir yıla yakın oldu. Merak etme oğlum, sık sık oralarda olacağız." Atalay baş parmağını ona, seni hınzır seni dermiş gibi sallayınca Berk de aynısını yaptı. "Bu sefer beni de al ne olur ya." diyerek baktım Berk'e. Gözlerini kısıp cevap verdi. "Asla." oflayarak gözlerimi çektim. "Niye gelmesin. Güneş'in çocuk olduğunu sanmıyorum Berk." dedi Atalay.
"Tabi ki de değilim!" diyerek araya girdim. "Neden gelemediğini anlatsın sana." dedi Berk gözlerini benden çekmeden. İkimiz de birbirimize sert bir ifadeyle bakıyorduk. "Şuan gerilim çok yüksek. Hissedebiliyorum. Sakince anlatın biriniz."
"Benim bir suçum yok." diyerek ellerimi teslim oluyormuş gibi kaldırdım. Berk gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. "Sabır." dedi sadece. Atalay'a döndüm. "Beraber gittiğimiz bir akşam, ben bar tezgahında sakince otururken Berk'i bir barmen çağırdı. Bu yüzden arka tarafa geçmek zorunda kalmıştı. Yemin ederim sakince oturuyordum. Bende bir erkeğe göz kırpacak tip var mı ya?" Berk derin nefesler alıp verirken Atalay sessizce beni dinliyordu. "Tanımadığım bir çocuk geldi yanıma. Tanışmak istediğini söyledi. Sadece tanışmak." Berk anında sözümü kesti. "Orada yanına gelen hiçbir çocuk seninle sadece tanışmak istemez Güneş. Tek amaçları o kızları yatağa atmaktır."
"Doğru söylüyor." dedi Atalay Berk'e bakarak. "Neyse. Bende yanlış bir hareket görmediğim için isteğini kabul ettim."
"İyi halt yedin!" dedi Berk sözümü keserek.
"Sözümü kesip durma!" bende bağırarak karşılık verdim. "Sonra Berk geldi işte. Çocuğu tuttuğu gibi yumruklamaya başladı. Çocuk da korkunca benim ona göz kırptığımı söyledi."
"Oovv." dedi Atalay. "Berk daha da sinirlendi tabi. Zar zor ayırdılar ikisini."
"O herif onu öldürmediğime dua etsin." yine sinirlenmişti. "Çok iyi yapmışsın aslanım. Ellerin dert görmesin." dedi Atalay ellerini Berk'in sırtına vurarak.
"Ne iyi yapması ya? Beni artık yanında götürmüyor."
"Bunu yapmana gerek yoktu be oğlum. Kızı niye cezalandırıyorsun?"
"Sen yoldan gelmedin mi? Gel ben sana odana kadar eşlik edeyim." diyerek kalktı Berk. Atalay da bana göz kırparak peşinden gidince tek kalmıştım. Tabakları mutfağa götürerek masayı toplayınca bende odama çıktım. Yatağımın içine girmeden kitaplığımdan bir kitap aldım. Kitap okumak bu dünyada ki zevk aldığım en iyi şeydi.
Yatağın içinde oturur hale gelerek kaldığım sayfayı açtım. İlk satırım da odamın kapısı yavaşça açıldı. "Müsait misin?" dedi Atalay kafasını içeri hafif uzatarak. "Tabi, gel." Kapıyı yavaşça kapatıp yatağıma oturdu. "Bugün için teşekkür ederim. 1 yıl sonra, ve aylarca hiç konuşmamışken araya soğukluk girer diye düşünmüştüm ama beni yanılttın. Yanımda olduğun için, teşekkür ederim Güneş."
"Asıl ben teşekkür ederim, geldiğin için. Ayrıca sen benim kardeşimsin. Her zaman yanındayım."
"Ya, evet... öyle diyordum bende... kardeşiz." Sonra toparlanarak yavaşça ayağa kalktı. Bende onunla beraber kalktım. "İyi geceler." dedi ve kollarını belime sarıp başını boynuma gömdü. Bende kollarımı boynuna sardım. Dudaklarını boynuma sürtüp yavaş ve sabırlı bir şekilde bir öpücük bıraktı. Nefesini boynumda hissedebiliyordum.
Bunu neden yaptığını anlamamıştım ama sesimi çıkarmadım. Geri çekildiğinde gülümsedim. "Sana da iyi geceler." Odamdan çıktığında yatağa tekrar girip elime kitabımı aldım. Hemen ardından kapım tekrar çalındı. Bu sefer gelen Berk'ti.
"Biz benim bar'a gidiyoruz. Bu gece bekleme bizi." ofladım. "Git nereye gidiyorsan ya." öpücük atıp odadan çıktı. Yeniden kitabıma gözlerimi dikmiştim ki balkondan duyduğum seslerle gözlerimi büyüterek başımı oraya çevirdim. Görünürde kimse yoktu. Yataktan çıkıp balkonun kapısını açtığımda ise... "Aras?" dedim gözlerimi fal taşı gibi açarak. Balkona tamamen tırmanınca kendini yere bıraktı.
"Balkonu mu uzattın? Eskiden daha kısaydı burası." Yavaşça doğruldu ama bir anlık sendeledi. Kolumu boynunun üzerinden geçirdim. Burnuma gelen içki kokusuydu. "Sarhoş musun sen?" Yüzünü bana döndürüp konuştu. "Mmm... evet." Bakışları derinleşince gözlerimi çektim. Aras'ı yatağa atıp tepesinde dikildim. "Niye geldin?"
"Gidecek başka yerim yoktu."
"Buraya geldiğine göre gidecek bir yerin var sanırım"
"Gidecek tek yerim burası." derin bir nefes verdim.
Böyle yapma Aras.
"Neden? Evin yok mu senin?" Kollarını iki yana açtı. "İçinde sen olmayınca ne yapayım ben o tahta yığınını?" Kolumdan tutunup ayağa kalktı. "Benim evim varya," diyerek elini kalbime koydu. "burası," sonra elini dudağımın kenarına koyup okşamaya başladı. "burası." Ben tek laf bile edemeden yüzüne bakıyordum. Donmuştum. Sözleri... sözleri kalbimi yerinden çıkarmaya zorlayacak kadar güzeldi.
"Beni neden istemiyorsun?" konuşmayıp suratına baktım. benim konuşmayacağımı anlayınca elimden tutup beni yatağın içine itti ve o da yanıma yatıp kollarını belime sararak beni kendine çekti. "Napıyorsun?" diye sordum sesimin çıktığı kadarıyla. "Anılarımızı çoğaltıyorum. Bu iki oldu. Beraber uyuduğumuz ikinci seferimiz." aklıma gelenlerle başımı eğdim. "Aras-"
"Bi sus be kızım ya." dudağımın kenarı yavaşça kıvrılırken gözlerimi kapattım.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Sevgili okurlarım, uzun bir bölüm oldu. Umarım beğenerek okumuşssunuzdur. Bizimle kalmaya devam edin!
instagram: acininkollarinda
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Teen FictionBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...