1 gün sonra
Uykunun en tatlı yerinde uyandırılmak... hepimizin nefret ettiği bir problemdi sanırım.
Aşağıdan gelen zil seslerini duydukça başıma ağrılar saplanıyordu. Kafamı yastığa bastırıp çığlık attım. Evde üç kişiydik ama hala açan yoktu belli ki. Hışımla yataktan kalkıp odadan çıktım ve aşağıya indim.
"Seni öldürmemem için bir sebep söyle!" dedim kapıyı açarken. Kapıyı açtığım anda gördüğüm 3 kişi şaşkınlıkla ağzımın aralanmasına sebep oldu.
"Selam!" dedi Suzan neşeyle içeri girerken. Arkasından düz bir suratla Elif, ve onun arkasında Ekin. Ekin?
"Ne oluyor ya sabah sabah?" dedim kapıyı kapatırken. Suzan elindeki büyük kutuyu ve poşetleri salona bırakırken kendini koltuğa attı.
"Alışveriş kadar insanı yoran bir şey yok."
Elif de yanına oturup başını arkaya yasladı. Ekin arkamdan gelirken suratı asıktı. "Beni de bu bataklığa çektiler Güneş. Uyuyordum ben ya." dedi salona geçerken.
Tekli koltuğa otururken konuştum. "Umarım sabah sabah beni kaldırmak için geçerli bir sebeniniz vardır."
"Bugün şirketin daveti var, nasıl unutursun?" dedi Suzan.
"Saat sabahın 11'i! Ve davet 19'da başlıyor Suzan. Ne bu acele ya?" dedim sinirle.
"Aynı fikirdeyim." dedi baş parmağıyla Elif beni göstererek.
"Ay ne oluyor be? Hepiniz birden üstüme geliyorsunuz. Ayrıca hazırlanmaya 5 saat kala falan başlarız. Biraz vakit geçiririz işte o zamana kadar."
Ekin'e döndüm. Koltuğa başını dayamış uyuyordu. "Ekin!" diye bağırıp arkamdaki yastığı fırlattım.
"Ne yapıyorsun ya?" dedi kafasına gelen yastığı tutarken. "Ben uyuyamıyorsam sen de uyuyamazsın!" dedim bağırarak.
Ağlıyormuş gibi bir yüz ifadesi takınarak arkasına yaslandı. "Ayrıca senin burada ne işin var?"
"Ba-" Yutkunup bakışlarını çekti. "Uygar Bey'de davetliymiş. Kızlar da sabah beni almaya geldiler işte."
Başımı salladım. Hala çok üzgündü babası konusunda. 'Baba' demek bile onu çok zorluyordu. Onu az da olsa anlayabiliyordum. Babasına aşık bir kız için bu durum çok zordu.
"Atalay ve Berk nerede?" dedim kızlara bakarak.
"Babamların yanındalar," dedi Suzan. Başımı salladım. "Ay Güneş, Atalay kim kız? Çok da yakışıklıymış." Kocaman olmuş gözlerimle Suzan'a baktım.
"Ne yakışıklısı be? Hödük herifin teki." dedi Elif yüzünü buruşturarak.
"Pardon ama, çocuk sana çarptı diye bu yaptığın haksızlık."
"Çarpmak mı? Yere serdi diyecektin herhalde Suzan."
Onlar aralarında tartışırken Ekin ve ben anlamayan gözlerle onlara bakıyorduk.
"Ne oldu?" diye sordum yerimde dikleşirken.
Elif derin bir nefes verip arkasına yaslandı. "Ne olacak? Şirketten çıkarken onlar içeri giriyordu. Önüne bakmıyor, çarptı bana öküz."
Suzan oflayarak Elif'e baktı. "Amma söylendin ya! Bana bak Elif, yoksa sen Atalay'dan etkilendin de ondan mı bu çırpınışların?"
Elif kocaman açtığı gözleriyle Suzan'a baktı. "Ne! Saçmalama Suzan. Ne alakası var?" dedi yerinde rahatsızca kıpırdanarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Teen FictionBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...