Önümdeki büyük binaya baktım. Yabancı olduğum kalabalığa karışmak çok zor geliyordu.
Demirel Holding.
Ne vardı evde konuşsaydık? Babam Berk ve beni Holding'e konuşmak için çağırdığını söylemişti. İşlerinin yoğunluğu sebebiyle eve çok sık uğrayamıyordu. Babamla zaman geçirmeyi deli gibi istememe rağmen çok az vakit geçiriyor olmamız bende bütün işlerini bozma isteği uyandırıyordu.
Buraya birkaç kez gelmiştim. Ama zerre kadar sevmiyordum. Sürekli iğneleyici bakışlar altında kalıyordum ve burada çok fazla insan vardı.
Daha fazla beklemeden döner kapıdan içeri girdim. Oradan oraya koşturan insanlar heryerdeydi. Danışmaya döndüğümde bana başıyla selam verirken aynı hareketle onu karşıladım. Asansör ben tam girecekken kapandı. Oflayıp bir dahaki asansörü beklemeye başladım.
Bir süre sonra yanımda birisi de benimle beklemeye başladı.
Berk... Hala bana kızgın mıydı? Ben ona değildim. Ona hayatımda yeri olmadığını söylerken fazla ileri gitmiştim. Kırmıştı beni, bende onu kırmıştım.
Bakışlarını bana çevirdi. Artık düz bakmak yerine gözlerinde saklı duygularla bakıyordu. Asansör geldiğinde ikimiz de bindik. Hemen ardımızdan iki çalışan bindi. Bize başlarıyla selam verip önlerine döndüler. Biz Berk'le arkada, onlar iki kız önümüzdeydi. Kimse konuşmuyordu.
26. Kata basıp beklemeye başladık. Biraz sonra asansör durdu ve birkaç kişi daha binmeye başladı. Asansör iyice kalabalıklaşırken sırtımı arkamdaki aynaya dayadım.
Babam'ın odasının bulunduğu kata geldiğimizde hızlıca herkesin arasından sıyrılarak dışarı çıktım. Hemen ardımdan Berk de geldi ve uzun koridorda sessizce ilerlemeye başladık.
Babamın kapısının önünde duran iki sekreterden biri telefon görüşmesi yaparken diğeri ayağa kalktı. "Berk Bey, Güneş Hanım, hoşgeldiniz. Levent Bey içeride sizi bekliyorlar." Adının Şule olduğunu hatırladığım sekreter Berk'e doğru yanaşıp kafam kadar göğüslerini ortaya çıkardı. Zira kalçalarının da onlardan farkı yoktu.
Bu kız Berk'e yanaşmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu.Berk umursamayıp önden odaya giderken Şule'ye yanaştım. "Gözlerim kanadı Şule. Şunları içine sok. Biraz daha zorlasan ağzına girecekler." Berk'in gülüşü kulaklarıma doldu.
"Şeyda." dedi kız yerine geçerken. Göz devirip Berk'in arkasından yürümeye başladım. Hızımı alamayarak kafamı Berk'in sırtına çarptım. "Ah!" Burnum acımıştı.
"Kör müsün Güneş?" diyerek bana döndü ve yüzüme bakmaya başladı. Elleriyle yavaşça burnuma dokundu. "İyi misin?"
"Çok umurunda sanki." dedim ve yüzüne bakmadan önümdeki kapıyı çaldım. "Gel." komutuyla içeri girdim.
Babam masasında oturmuş, karşısındaki tanımadığım bir adamla sohbet ediyordu. "Baba." dedim Babama doğru yürürken Babam başını çevirip ayağa doğru kalktı ve bana doğru yürümeye başladı."Güneşim." Babama sarılırken odanın kapısı kapandı. Geri çekilirken arkama doğru dönmedim. Berk gelmişti zaten.
"Oğlum." dedi babam benden uzaklaşırken. Berk babamla da kısaca sarıldı. "Ne oluyor baba?" Anlamsız bakışlarımı babama çevirdim.
Babam boğazını temizleyip masasının önündeki koltukta oturan adamı gösterdi. "Sizi yeni ortağımla tanıştırmak istiyorum." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken Berk'e doğru döndüm. Onun da benden bir farkı yoktu.
Adam kalkıp bize doğru yürüdü ve tam önümüzde durdu. "Merhaba çocuklar, sizinle tanıştığıma memnun oldum. Ben İlker Demir." Samimi bir şekilde gülümsedi. 40'larının sonunda olduğu belli olan adam uzun boylu, hafif kilolu ve yer yer beyaz saçları olan birisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Teen FictionBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...