Bölüm 15: Yüzleşme

50 8 1
                                    

Ekin Kayalılar'dan:

Sabah her zamankinin aksine erken kalkmış ve okula yetişmiştim. Geçen gün Atalay beni okula bıraktıktan sonra zar zor öğretmenlerimle konuşup onları ikna etmiş, son anda paçayı yırtmıştım. O günden sonra erken kalkıyordum.

Gün tüm sıkıcılığıyla rutin şekilde bitmişti. Güneş'le bahçeye çıkmış ve kapının önünde bekliyorduk. "Gelsene bize, takılırız." dedi Güneş. Başımı ona doğru çevirdim. "Annem hasta gibi ya, merak ediyorum. Yanında kalsam iyi olur."

"Bilmiyordum. Seninle gelmemi ister misin? Yardımcı olurum." Elimle omzunu sıvazladım. "Gerek yok ben hallederim merak etme." O da elini omzuma koyup destek verircesine sıktı.

Güneş'e veda ederek okuldan çıktım. Elimi montumun cebine atıp her zaman ki gibi düğüm olan kulaklığımı çıkardım. "Ama yeter yani ya!" diyerek yüzümü buruşturdum. Bir yandan kulaklığımla uğraşıp bir yandan yürüyordum. Taksi durağı yakındı, ama bugün yürümek istiyordum. Düğümü çözüp bir şarkı açarak kulaklığı kulağıma taktım.

Başımı kaldırdığım anda tanıdık bir adam gördüm.

Babam... Babam ve yanında bilmediğim bir kadın.

Babamın arabasına doğru yürümeye başladılar. Babam kadının elinden poşetleri alıp arabanın bagajına koydu. Sonra kadına doğru dönüp alnına bir öpücük kondurdu.

Öpücük... 'Hayal görüyorsun.' dedim kendi kendime. 'O senin sarılırken içini sızlatan adam. O senin çocukluğunun kahramanı. O senin aynadaki yansıman. O senin baban...' Beynim gördüklerini algılamıyordu. Dünya durdu. Sadece ben ve babam kaldık. Zemin ayaklarımın altından kaydı. Nefes alamadım. Boğazım yandı, acım bedenime ağır geldi. Gözlerimde yaşlar birikti. Akıtmadım. Babam beni bu dünya da ağlatacak son insan bile olmamalıydı. Onun yüzünden gözümden tek bir damla bile akmamalıydı.

Sonunda arabaya binip görüş açımdan çıktılar. Uğuldayan kulaklarım ve hızlı nefes alışverişlerim yüzünden etrafta olup biteni algılayamıyordum.

Sonra içimi aniden derin bir öfke kapladı. Hızlı adımlarla yürüyüp bulduğum ilk taksiye atladım. Nereye gittiklerini çok iyi biliyordum.

***

Taksiden inip önümdeki çiftlik evine baktım. Hızlı adımlarla bahçeye girip garaja baktım. Kapalıydı. Doğrudan girip kapıyı çalamazdım. Karşılarına birden çıkmak, onları utançtan yerle bir etmek istiyordum.

Evin balkon kapısı sağlam değildi bu yüzden tam kapanmıyordu. Babam halledene kadar önüne bir şeyler koyuyorduk. İçimden 'Umarım yapmamıştır.' diye geçirirken evin arkasına doğru yürüdüm. Balkonun önünde durduğumda kapıya baktım. Kapalıydı. Demirlerden tutunup balkona girdim. Cam kapıydı, içerisi görünüyordu. Başımı yavaşça uzattım. Görünürde birisi yoktu. Kapının önüne sandalye konulmuştu. İçimden sevinç coşkuları atarak hareket ettim. Tek yapmam gereken yavaşça kapıyı açıp sandalyenin ses çıkarmasını önlemekti.

Ellerim kapı kulpuna gidiyordu ama bir türlü açmaya cesaret edemiyordum. Nefes alışverişlerim sıklaşmıştı. Sertçe yutkunup derin bir nefes vererek kapı kulpunu tuttum ve hiç ses çıkarmayacak şekilde açtım. Titrek adımlarla içeri girdim. Burası salondu. Klasik eşyalarla dizilmiş bu salon, eskiden babamla kahkahalarla güldüğümüz yerdi. Şimdi bakınca... acıdan başka bir şey hissetmiyordum.

Şömine... şömine yanıyordu. Buradalardı.

Kalbim ezildi. Çürüdü, parçalara ayrılıp yok oldu. Acı göğsümü deldi.

Kayıp Ruhlar (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin