Güne uzun zaman sonra tek başıma ve kendi istediğimle uyanmıştım. Yavaşça yataktan kalkıp odamdan çıktım ve banyoya girdim. Yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım ve tekrar odama döndüm. Okul formamı üzerime geçirerek yüzümü toparladım ve aşağıya indim. Babannem diziyle kavga ediyordu.
"Tüh tüh, yazık oldu çocuğa. Evladım kaçsana oradan! Bir de ağlıyor namussuz." Babannem diziyle kavgaya devam ederken yanına oturdum. "Günaydın Pembe Sultan. Bir gün gittin yokluğunu nasıl hissettik bir bilsen."Babaannem yanında duran bastonunu aldı ve dizlerime vurdu. Acıyla inleyerek geri çekildim. "Bak bana bi hele. İnanacak göz var mı bende Zilli! Hissetmişmiş, peh!"
Bir şey demeden arkama yaslandım. "Berk'le Atalay nerede?"
Kafasını televizyondan çekmeden cevap verdi. "Anam ne bileyim ben, inmediler daha."
Yerimden kalkıp tekrar merdivenleri çıktım. İlk önce Atalay'ın odasına girdim. Gülerek telefonda konuşuyordu. Arkasını dönerek bana baktı. "Ben seni sonra arayayım mı Elif? Bende çok, görüşürüz."
Yanına gidip yatağının ucuna oturdum. "Bölmedim umarım?" diye sordum gülerek.
Hemen yanıma oturdu. "Hayır bölmedin. Noldu sabah sabah?"
Kaşlarımı çattım. "Yanına gelmek için sebebe mi ihtiyacım var Atalay? Öylesine geldim." Sesimi kızgın bir şekilde çıkartmaya çalışıyordum ama çok başarılı olduğum söylenemezdi.
Atalay bir kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "O manada demediğimi biliyorsun." Bende kollarımı beline doladım. "Rüzgar'a söylemeyi düşünüyor musunuz?" dedim. Rüzgar'ı fazla tanımıyordum bu nedenle tepkisini tahmin edemiyordum.
Atalay derin bir nefes verip benden ayrıldı. "Gitmeden önce konuşacağım." Başımı salladım. "Daha var gitmene değil mi?"
"Yarın gidiyorum."
Titrek bir nefes aldım. Daha yeni gelmişti, niye bu kadar çabuk gidiyordu? Gözlerim benden bağımsız dolmuştu bile. "Gidiyor musun?" Sesim ince çıkarken, cevabını bilsem bile sormuştum. Atalay yavaşça başını salladı. "Annem orada biliyorsun. Kararını vermiş, ameliyat olacağını söyledi. Yanında olmalıyım." Elbette yanında olmalıydı. Ama gitmesini istemiyordum. Görüşemediğimiz 1 yılı birkaç haftaya sığdırmaya çalışmıştık.
"Ne zaman gelirsin?" Ağlamamak için burnumu çektim. "Uzun bir süre sonra." dedi Atalay sakince.
"Ankara buradan kaç kilometre?" Gülümsedi. "Bilmiyorum Güneş de, ne yapacaksın?"
Ellerimi süper kahraman gibi havaya kaldırdım. "Yanına uçacağım!"
Atalay kısa bir kahkaha attı. "Yeniden geleceğimi biliyorsun. Kısa bir ayrılık sadece."
Gözümden bir damla yaş akmasına engel olamamıştım. Düşünmeden kollarımı sıkıca boynuna sardım. O da aynı şekilde bana karşılık verdi. Geri çekilirken aklıma gelen fikirle gülümsedim. "Babam yakında iş için Ankara'ya gidecek. Bizde geliriz Berk'le. Bir süre daha beraber oluruz."
Gülümseyerek başını salladı. "Siz istiyorsanız neden olmasın?" Gözlerimi devirdim. "İstiyoruz tabiki Atalay, sorduğun soruya bak."
"Hani demiştim ya, gitmeden önceki gecemde başbaşa yemek yiyelim diye." Başımı salladım. "O yemeğe Berk de gelsin. Üçümüz yiyelim, eski günlerdeki gibi."
Gülümsedim. "Eski günlerdeki gibi."
Biraz sonra Atalay'ın odasından çıkarak Berk'in odasının önüne geldim. Kapıyı çalma gereği duymadan içeri girdim. Gördüğüm manzara ile gözlerim kocaman açılırken çığlık attım. Berk ve Arya yatakta üzerlerinde sadece bir örtüyle yatıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Teen FictionBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...