Bölüm 29: Özlem

40 3 0
                                    

2 gün sonra

Ayaklarımı torpidonun üzerine koyup başımın altına küçük yastığı koydum ve arkama yaslandım. Araba hareket ettikçe midem bulanıyordu. Camı açıp elimi çıkardım. Yaklaşık bir dakika sonra telefonumun titremesiyle elime aldım ve gelen mesajı açtım.

Kimden: Aras
Mesaj: Elini içeri sok. Otobandasın farkındasın değil mi?

Garip bir şekilde telefona bakıp cevap yazdım.

Kime: Aras
Mesaj: Pekala, sevgilim.

Elimi içeri sokup camı kapattım. Biraz sonra yeniden gelen bip sesiyle mesajı açtım.

Kimden: Aras
Mesaj: Sevgilin seni yer.

İstemsizce sesli bir şekilde güldüğümde yanımda Berk olmanın farkındalığıyla boğazımı temizleyip ona döndüm. Çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. "Sen bu aralar çok cesaretlendin."

"Yoo." diyerek başımı iki yana salladım. "Öyle öyle, dikkat et o itin başına bir şey gelmesin." Korkuyla Berk'e döndüm. "Aras'ı ben yokum diye bir yerde sıkıştırırsan yemin ediyorum çok fena aramız bozulur Berk."

Kaşlarını kaldırıp cevap verdi. "Ha o it yüzünden aramızı da açarsın yani?"

Gözlerimi devirdim. "Bunu isteyen sensin."

Şuan Berk'le Ankara'ya gidiyorduk. Babamla konuşmuş, ikna etmiş ve yola çıkmıştık. Ekin, Berk ve ben önde, arkamızdan Aras, Suzan, ve Elif geliyordu. Babam dün gece uçakla varmıştı bile.

Ekin'in çalan telefonuyla ortamdaki gerginlik yavaş yavaş dağılmıştı. "Efendim anne? Hayır daha varmadık. Konuşmadım. Tamam haber veririm, bende, görüşürüz."

Ankara'ya vardığımızda biz babamın arkadaşının uzun süredir kullanmadığı evinde kalacaktık. Aras'lar da otelde kalacaklardı. Burada sadece 3 gün geçirecektik. Dolu dolu olmasını umut ettiğim 3 gün.

Yaklaşık 1 saat daha sonra Ankara'ya varmıştık. Aras'lar otele gittiği için üçümüz eve doğru ilerliyorduk. Berk anahtarı çıkarıp kapıyı açtı ve içeri girdik. Burası beyazın hakim olduğu şirin bir evdi. Valizimi kenara bırakıp kendimi koltuğa attım. Ekin'de aynı şekilde valizini bırakıp yanıma geldi. "Şimdi ne yapacağız?"

Başımı kaldırdım. "Atalay'ın yanına gitmeden önce yemek yesek? Bize yemek yapsana Berk." diyerek Berk'e döndüm.

Berk tam önümdeki koltuğa oturdu. "Niye ben yapıyorum? Kalk sen yap."

Ekin ayağa kalktı. "Sanırım yemek yapabilen bir ben varım. Ne yersiniz?"

"Kafana göre." diyerek koltuğa iyice yayıldım. Ekin kafasını sallayarak salonun hemen ilerisinde açık mutfağa ilerledi. Ellerimi ceketimin cebine attığım anda hissettiğim sertlikle geri çektim. Buruşmuş bir kağıt vardı. Önemsemesem de açtım yavaşça. Eğik ve saçma bir yazı yazıyordu.

Bir.
Onu hisset.
İki.
Nefes alıyor.
Üç.
Gözlerini aç.
Dört.
Arkandayım.
Beş.
Feda et.

Kaşlarımı çatarak baktım bir süre. "Bu ne böyle?" diye mırıldandığım sırada Berk kafasını telefondan kaldırıp bana baktı. "Ne ne?"

Notu ona uzattım. Elimden alıp okuduktan sonra şaşkınca bana baktı. "Bu ne böyle?"

Gözlerimi devirdim. "Bende aynısını soruyorum, bu ne?"

"Sen verdin ben ne bileyim?"

"Ceketimin cebinden çıktı. Çok saçma... anlam veremedim." Başını salladı. "Birisi şaka falan yapıyordur."

Kayıp Ruhlar (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin