Birinin omzumu dürtüklemesiyle uykumdan sıyrıldım. "Ne uyudun be." deyip daha sert dürtüklemeye başladı.
"Ne var ne!" diyerek hışımla yataktan doğruldum. Ani kalkmamla başımın dönmesi bir yana, kolumu yatak başlığına vurmuştum.
Canım çok acımıştı. Kolumu tutup bağırdım.
"Ay çok özür dilerim iyi misin?" dedi Ekin eliyle ağzını kapatırken.
Başımı salladım.
Dikişlerim açılmıştı. Sargım yer yer kan olurken lavaboya doğru ilerledim.
Bugün hastanede kontrolüm vardı. Bu yüzden sorun etmemeye çalışıyordum.
Kolumun sızlamasına aldırmayıp yüzümü yıkadım ve banyodan çıkıp aşağıya indim.
Mutfağa girmemle gözümün salonla buluşması bir oldu.
Aras, Berk ve Atalay yüzleri dağılmış halde Bora, Onur ve Rüzgar tarafından pansuman yapıyorlardı.
Mutfaktan çıkıp salona ilerledim. "Noldu ya size?" dedim Berk'in yanına ilerlerken. Kafalar bana dönerken Berk'in yanına oturdum ve elimle patlamış dudağına dokundum.
"Önemli değil." diyerek kendini geri çekti. "Eminim öyledir." diyerek gözlerimi etrafta gezdirdim. Aras'la gözlerimiz kesişince gözlerimi çekip Atalay'a döndüm.
Göz kırptı. "Naber güzellik?"
"Sizden daha iyi olduğum kesin." dedim arkama yaslanırken.
Berk'in gözleri koluma değdi. "Koluna ne oldu?" Kolumu alıp incelemeye başladı.
"Yatak başlığına vurdum." Kolumu çekip arkama yaslandım. "Ne olduğunu anlatacak mısınız?"
Onur Atalay'ın kaşına yaptığı pansumanı bırakıp bana döndü. "Şu iti dövmüşler."
Kaşlarımı kaldırıp gözlerimi hepsinde gezdirdim. "Deniz'i mi?" Onur başını sallayıp önüne döndü.
Aptalca bir tebessüm belirdi dudaklarımda. "Öldürseniz bile fark eden hiçbir şey olmaz. Pişman olmayacak. Bu yaptığınız ona zevk verir sadece."
Hepsi dinledi, ama kimse cevap vermedi. Yerimden kalkarak odama çıktım. Ekin de hazırlanıyordu bu sırada. Muaynem olduğunu dün söylemiştim. Tabiki de beni yanlız göndermeyecekti. "Yalnız gitsem Ekin?" dedim şansımı deneyerek.
"Çok beklersin." Ekin çantasını da alıp odadan çıkınca bende dolabımın karşısına geçtim. Üzerime beyaz, askılı bir büstiyer, siyah pantolon ve bir deri ceket aldım. Altıma postallarımı geçirip son olarak saçlarıma geçtim. Saçlarımı sıkıca bağlayıp at kuyruğu yaptım. Yüzüm gerçekten solgundu. Rimel ve eyeliner sürüp dudaklarıma da parlatıcı sürdüm. Askılı çantamı da alıp odadan çıktım.
Merdivenin başında Ekin beni bekliyordu. Yanına inip salona doğru döndüm. Pansumanı bitirmiş sohbet ediyorlardı. Ekin'e başımla 'sen git' gibi bir işaret yaptım. Başını sallayıp dışarı çıktı.
"Ben çıkıyorum. Akşama gelirim." dedim ve cevap vermelerini beklemeden arkamı döndüm. Berk'in "Nereye?" diye bağırdığını duysam da önemsemeden dışarı çıktım.
Dışarıda olmak iyi hissettiriyordu. Özgür hissettiriyordu.
Babamın ayarladığı şoförler yerine bir taksi çevirdik. Kısa süre sonra hastaneye gelmiştik. Hızlıca kontrollerimi ve pansumanımı yapıp hastaneden çıktık.
Hastane kapısının önünde boş boş dikilirken Ekin koluma girip beni de beraberinde sürüklemeye başladı. "Ne yapıyorsun Ekin?" dedim kolumu çekmeye çalışırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Teen FictionBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...