Gözlerimi ağır ağır kırparak açtım. Ağzımdaki kurulukla yüzümü buruşturdum. Doğrulup esnedim. Sabah olmuş, güneş tüm sıcaklığıyla tepeden vuruyordu. İskele de uyumuştuk ama hiçbir şekilde vücudum ağrımıyordu. Buraya her geldiğimde böyle oluyordu gerçi.
Başımı yana çevirdim. Berk battaniyeyi sadece kafası görünecek şekilde üzerine çekmiş uyuyordu. Diğer tarafıma baktım. Ekin'de alabildiği kadar battaniyeyi almış, dolma gibi sarılmıştı. Umarım insan gibi uyumuşumdur...
Gülümseyerek bağırdım bir anda. "Sabah oldu!"
İkiside hiçbir tepki vermezken gözlerimi devirip omuzlarına yumruğumu geçirdim. "Kalksanıza ya!" Ekin elini havaya kaldırıp düğmeye basıyormuş gibi kolumu dürtüyordu. Sanırım beni alarm sanıyordu.
"KALKIN LAN!"
İkiside anında kalkarken gülerek yerimden kalktım. "Manyak mısın sen kızım?" dedi Berk başını tutarak kalkarken. Ekin'de eş zamanlı olarak oflayarak kalktı.
"Uyanmıyorsunuz." dedim omuz silkerek. Yerdeki battaniyeleri topladım. Berk gerinerek yürüdüğü sırada cebinden kağıt parçası düştü. Elimdekileri Berk'e verip yere düşen kağıdı aldım. Berk'e döndüm tekrar. "Not?" dedim sorarcasına. Kaşlarını çatıp bakarken kağıdı açtım. Aynı eğik ve saçma yazı vardı.
Altı.
Kaybediyorsun.
Yedi.
Ölümü hissediyor musun?
Sekiz.
Yanı başında uyuyor.
Dokuz.
Her an, her yerde.
On.
Tik tak, tik tak. Zaman doldu.Şaşkınlıkla Berk'e baktım. "Bu da mı şaka?" diye mırıldandım.
Berk elindekileri yere bırakıp notu aldı elimden. Okuduktan sonra bana döndü. Onunda gözlerinden geçen duygu şaşkınlıktı. "Birisi gelmiş gece... Notu cebime koyduğuna göre." Başımı salladım. "Hiçbir şey anlamıyorum Berk. Ne notta yazanı, ne de bizde ne aradığını."
Ekin "Ne oluyor?" diyip yanımıza geldi ve Berk'in elinden notu alıp okuduktan sonra bana döndü. "Bu ne?"
"Eve geldiğimiz ilk gün buna benzer bir not almıştım. Şimdi de Berk'in cebinden çıktı. Bilmiyorum... çok saçma, anlam veremiyorum." dedim başımı iki yana sallayarak.
"Civarda güvenlik kamerası var mı? Gece kimin geldiğini görebiliriz belki." Ekin konuşurken Berk gözlerini devirdi. "Etrafta dükkan ya da ev benzeri bir şey var mı sence sarışın?" Ekin dudağını büzdükten sonra başını salladı. "Doğru."
"Neyse," dedim geçiştirmeye çalışarak. "Bir şey varsa çıkar ortaya. Gidelim artık."
Battaniyeleri toplayıp arabaya doğru ilerledik. Kendimi ön koltuğa direkt atarken düşünmekten kendimi alamıyordum. Bu notlar neyin nesiydi? Bizde ne arıyordu? Ne anlama geliyordu...
Şakaklarımı ovuşturup başımı arkaya yasladım. Düşünmeyi kes, düşünmeyi kes, düşünmeyi kes!
Berk bir süre sonra bir kahvaltı yerinin önünde durdu. İyi düşünmüştü aslında... Dünden beri aç aç duruyorduk. Hepimiz arabadan inip dışarıdaki masalardan birisine oturduk. Bizim ardımızdan yaşlı bir teyze hızlı adımlarla yanımıza geldi. "Hoşgeldiniz! Nasıl yardımcı olabiliriz?" Tontiş ve kısa boylu, al yanaklı bu teyze kocaman gülümsemesiyle çok tatlı duruyordu.
Hepimiz gülümserken Berk tam ağzını açmıştı ki teyze konuştu. "Kahvaltı istiyorsunuz sanırsam."
"Evet, 3 kişilik." dedi Berk. Teyze yine kocaman gülümsemesini gösterdikten sonra başını sallayıp içeri girdi. "Çok sevimli." dedim sırıtarak. Ekin başını salladı. "Babaannenize benziyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Teen FictionBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...