Bölüm 26: Eksik

46 6 2
                                    

13 yıl önce

"Korkma," diye fısıldadı annesi oğluna. "Burası çok güzel bir yer. Yeni arkadaşların, öğretmenlerin olacak. Yakında burayı çok seveceksin."

Çocuk suratını asmaya devam etti. "Gitmek istemiyorum anne."

Annesi kocaman gülümsedi. "Oğlum, her şeyin bir anda güzel olmasını bekleyemezsin. Zamanla alışacaksın. Emin ol, buradan ayrılmak istemeyeceksin." Annesi ayağa kalkıp oğlunun saçlarını okşadı. "Ben öğretmeninle konuşup geliyorum, o sırada burada oyna olur mu?"

Çocuk başını sallayarak yavaş adımlarla kreşin parkına ilerledi. Her yer çocuklarla doluydu. Biraz daha ilerledi. Her yerin dolu olduğu bu parkta, kum havuzunda sadece bir kız çocuğu vardı. Kimse onunla oynamak istemiyor muydu yoksa?

Çocuk meraklarla kum havuzuna doğru ilerledi. Kız çocuğu yaptığı kumdan kaleye o kadar odaklanmıştı ki yanındakini farketmedi.

Çocuk ise sadece kızın yüzüne bakıyordu. Kumral saçları beline kadar uzanıyordu. Ela gözleri parıl parıl parlıyordu. Küçük yüzü onu güzel göstermişti. Çocuk gülümsedi. Çok güzel kızdı. Kız kaşlarını çattı birden. Eliyle hemen dağılan kumu topladı. Çocuk önündeki kumdan kaleyi görmeden oturdu. Kale dağılınca kız dehşete düşmüş bir yüz ifadesine kapıldı. Önünde oturan çocuğa baktı. Bir çığlık kopardı ve hemen çocuğun yanağına bir tokat attı. Çocuğun başı ters tarafa dönerken şaşkınlıkla tekrar kıza döndü. Ne yapmıştı şimdi?

"Sen benim kalemi nasıl bozarsın!" Kız durmadan bağırırken çocuk tokatı bile unutmuştu.

Kız çocuk tekrar çocuğun üzerine atlamak üzereyken karşıdan gelen kadın onları ayırdı. "Aras! Güneş! Ne oluyor orada?" Öğretmen Aras'ı kum havuzunda kaldırdı. Arkadan gelen annesi Aras'ı yanına çekti. Öğretmen tekrar Güneş'e döndü. "Güneş, ne oluyor kızım? Neden Aras'a vurdun?" Güneş akan gözyaşlarını sildi. "Kumdan kalemi bozdu!"

Aras annesinin arkasından çıkıp Güneş'in önüne geldi. "Özür dilerim."

Güneş Aras'ın yüzüne baktı. Gözlerini kırptı birkaç saniye. "Bende özür dilerim." Annesi tekrar Aras'ı aldı. Öğretmene döndü. "Biz gidelim, sağolun."

Annesi Güneş'e döndü tekrar. Gülümsedi. Bu küçük kız oğluyla iyi arkadaş olacaktı.

Aras Güneş'den gözlerini çekmedi. Hayranlıkla baktı küçük kıza. Gördüğü yaşlı gözler attığı her adımda yanında olacaktı bundan sonra. Bir elma tamamlandı.

Kayıp Ruhlar birbirlerini bulmuştu.

***

Ekin'in kolumu dürtmesiyle uyuşukluğumdan sıyrılarak Yasemin Hoca'yı dinlemeye devam ettim. Ders edebebiyattı. Aslında bu dersi çok seviyordum. Ama hocanın konuşması fena halde uykumu getiriyordu.

Önümdeki dolmuş sayfayı çevirdim. Bir yandan not almaya çalışıyor diğer yandan uyuşan elimi çeviriyordum.

"Peki," dedi Yasemin Hoca. "Sizce nedir aşk? Okuduğunuz şiir dizelerinden, filmlerden mi ibaret? Nasıl anlatırsınız?"

Gözlerim Aras'a kaydı. Aynı şekilde bana bakıyordu. Gülümsedim, gülümsedi. Sınıftan birkaç kişi kalkıp tarif ettiler aşkı.

"Bence bu koca insanlığa aynı duyguları yaşatan berbat bir his."

"Aşk diye bir şey yoktur."

"Güzel olan her şey aşktır."

Onlar anlatırken gözlerimi Aras'tan çektim ve Yasemin Hoca'ya döndüm. "Aşk bazen yaşamaktır, bazen ölmek. Bazen mutluluk, bazen bolca acı. Ama çokça sevmek. Ruhunu ruhuna zincirlemek. Hissetmek. Yaşarken ölmek, ölüyken dirilmek. Kalbinin en derininde yaşamasına izin vermek. Cennete de, cehenneme de kabul etmek. O kaybolduğun gözlerin ardına sığınmak. Bazen uğruna savaşmak, bazen bilerek yenilmek. Acıdan kahrolmak... Değişmek. Bir kelime, binlerce yıkım demek. Aşkı tarif etmeye kalksam," Gözlerimi Aras'a çevirdim. "Onu anlatırdım."

Kayıp Ruhlar (1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin