Hayatın karşımıza ne zaman ne çıkaracağı belli olmuyor. Hazırlıksız yakalandığımız her an o an için bir tehdit aslında. Hissettiklerimiz ve yansıttıklarımızın asla bir olmaması bir yana, verdiğimiz tepkiler de değişkenlik gösterebiliyor.
İnsan ne kadar çabalarsa çabalasın, pişman olduğu hiçbir an geri gelmiyor.
Bazen hata, bazen yanlış, bazen bir yanılgı, bazen ise geçmiş pişmanlıklar. Hayatımızın asla düz bir şekilde ilerlemeyeceği gibi, yaşanılan acıları geri alamıyoruz.
Hayatıma Deniz girdiği için o kadar pişmandım ki. Ondan sonra aylarca kendime gelememiştim. Reddetim, kaçtım. Bazen kendimi bile suçladım. Onu tanıyamadığım için, Aras'ın beni uyarmalarına rağmen onu hayatımda tuttuğum için.
O zamandan sonra aynı Berk gibi bende kapatmıştım tüm kapıları. Hayatımın anlamı dediğim insan... beni öldürmeye çalışmıştı. Belki yapmazdı ama, denemişti işte.
Bir daha sevemem derken Aras tutmuştu elimden, kalbimi açmıştı.. Yüzümü güldürmüş, bana tüm sevgisini vermişti.
Ama hayat yeniden tam mutlu oldum dediğim anda bunu hissetmiş gibi ortaya bir bomba bırakmıştı.
Şuan karşımda, siyahlar içerisinde kendini kamufule etmiş Deniz duruyordu. Bu... Bu sahnenin arkasında gördüğüm çocuktu.
Düşüncelerim o kadar karışıktı ki... Her şey bir anda birbirine girmişti.
"Deniz?" dedim korku dolu sesimle.
"Uzun zaman oldu," diyerek bana yaklaşmaya başladı. "Y-yaklaşma!" dedim geriye giderek. Sırtım duvara çarpınca durmak zorunda kaldım. Tam önümde durdu. Belinden bir silah çıkarıp bel boşluğuma bastırdı.
Bedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım.
"Ne istiyorsun?" Sesime korkumu yansıtmadım. Güçlü durmaya çalışsam bile hissettiğim her an beni boğuyordu. Kaçmak istedim. Kaçmak ve yok olmak.
Gözlerime baktı, yüzüne iğrenç sırıtışlarından birisini yerleştirdi. "Ruhunu. Ruhunu istiyorum. Bedenini değil, bana ait olmak için çırpınan bu ruhu istiyorum. Ruhunu öldürmek istiyorum. Nefes al, ama öl istiyorum. Acı çekerek, kendini, kendi ruhunu öldürmeni istiyorum."
Yutkunmadım. Nefes almak bile çok zordu. Gözlerim yaşlarla dolarken sadece sustum.
O anda salon yükselen silah sesleri ve çığlıklarla doldu. Deniz gülümserken, ben olan biteni anlamaya çalışıyordum. "Bundan sonra yeniden biz olacağız sevgilim."
***
Yazar'dan:
Herkes masada otururken birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Aras nefesini özlemişti. Niye hala gelmemişti?
Aniden gelen ardı arkası kesilmez silah sesleriyle masadakiler önce birbilerlerine baktılar, sonra hepsi ayaklanıp çıkışa doğru koşmaya başladı. İnsanlar deli gibi çığlık atıp koşuyorlardı. Ne olmuştu birden bire?
Aras çıkışa gitmeden Güneş'i bulmalıydı. Diğerlerine bakmadan lavaboya giderken hızla içeriye girdi. Boştu.
Belki dışarı çıkmıştır diye düşünerek hızlı adımlarla çıktı salondan. Endişeleniyordu.
Levenet Bey, babası ve diğerleri buradaydı. Ama Güneş? Güneş yoktu! Bir ağırlık göğsüne oturdu. Diğerlerinin yanına ulaşıp konuştu. "Güneş nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruhlar (1)
Genç KurguBedenimi kendine çekti. Geriye kaçamıyordum, hapsolmuştum. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. İliklerime kadar hissettim korkuyu. Titredim, içim çıkana kadar ağlamak istedim. Hareket etsem beni öldürecekti. Nefes bile alamadım. "Ne istiyorsun?" Sesime korku...