Yüksek lisans sınavından çıktığım gibi hızla eve sürmüştüm arabamı. Jungkook akşam bir sürprizi olduğunu söylemişti, söylediği saate 2 saat olsa da daha duş alacaktım ve hazırlanmam uzun sürecek gibiydi.
Piknik gününden sonra Hoseok ve Jungkook'un arası düzeliyor gibiydi. Yani en azından Hoseok Jungkook ve grubunun çaldığı barlara geliyordu onları izlemeye. Açıkçası grup işinden ne kadar hoşlanmasam da Jungkook mutlu olduğu için ben de mutluydum. Büyük apartmanın garajına park ettiğim arabadan hızlıca inip büyük cam kapıyı itip asansöre ilerlemiştim.
Asansörden inip apartman dairemize girer girmez üstümdeki ceketten kurtulmuş ve ayakkabılarımı hızlıca çıkarmıştım
Neredeyse hazır olduğumda cidden iyi görünüyordum. Jeon Jungkook benim gibi biriyle evli olduğu için dünyanın en şanslı insanı falan olmalıydı. Telefonum çaldığında arayanın Jungkook olduğunu düşünsem de ekranda gördüğüm Yugyeom yazısı ile kaşlarımı çatmıştım. İşten yeni çıkmış olması gereken Yugyeom beni niye arıyordu acaba?
''Efendim Yugyeom-ah'' dedim telefonu açar açmaz. Aynı zamanda da kırmızı bandanayı kafama bağlamaya çalışıyordum
''Tae, acilen bana gelmen gerek'' kaşlarımı çatarak bağlamayı bitirdiğim bandanaya baktım, güzel olmuştu ama ne diyordu bu Yugyeom şimdi
''Ne diyorsun Yugyeom? Niye sana gelmem gerek'' Yugyeom ile konuşmaya devam ederken Jungkook'un mesaj attığı gördüm. Aşağıda olduğunu söylüyordu
''Sooyoung ve Seokwoo'yu öğrenmiş anne babaları. Seokwoo ortada yok. Sooyoung ve Minhyun bende. Acil durum çabuk ol'' suratıma kapanan telefona uzun bir süre bakakalmıştım. Jungkook'un sürprizini merak etsem de arkadaşlarım büyük bir derdin ortasındayken kocamla randevuya çıkamazdım. Arabamın anahtarını ve cüzdanımı alıp evden çıktım ve aşağıya indiğimde. Apartmanın önünde arabasının içinde oturmuş beni bekleyen Jungkook ile karşılaştım. Gözlerimiz çakıştığında bir şeylerin ters gittiğini anlamış ve arabadan inmişti
''İyi misin?'' dedi şaşkınca, dudaklarımı birbirine bastırdım.
''Jungkook, sürprizi başka bir zamana ertelesek olmaz mı?'' sorduğum soru üzerine kaşlarını kaldırdı
''Bir şey mi oldu Tae'' dedi yanıma gelerek. Gergince alt dudağımı dişledim
''Sooyoung iyi değil de, Yugyeom'a gidiyorum. Halledilmesi gereken bir iki şey var ve yanında olmalıyım'' gözlerini kırpıştırdı bir iki kez
''Beni ekiyor musun yani?'' başımı yana yatırdım. Gerçekten de onu ekiyordum
''Yani, sonuçta arkadaşımın yardıma ihtiyacı var Kook'' boynundaki kravatı gevşetip çıkardı sinirle
''Tamam git sen, eve gidiyorum ben'' dedikten sonra yanımdan hızlıca geçip gitmişti. Niye bu kadar tepki vermişti ki bu şimdi?
Arabama binip Yugyeom'un evine sürmüştüm ancak aklımda sadece Jungkook vardı. Bana çok kızmış gibiydi ama yapabilecek bir şeyim yoktu. Sürprizi neyse başka bir zamana da erteleyebilirdi.
Yugyeom'un evine girdiğimde stresten elinde tırnak bırakmamış Sooyoung, aralıksız Seokwoo'yu arayan Minhyun ve ikili için yiyecek bir şeyler hazırlayan Yugyeom ile karşılaştım
''Sen niye böyle görünüyorsun?'' dedi mutfağa kadar takip ettiğim Yugyeom
''Jungkook ile dışarı çıkacaktık'' deyip saçımdaki bandanayı çıkardım ve masanın üstüne koydum. Ardından kot ceketimi de çıkardım
''Ciddi misin ya? Bilsem aramazdım seni'' kafamı iki yana salladım
''Olur mu ya? Arkadaşlarımın yanında olmalıydım'' bana gülümseyip yaptığı ramen'e geri döndü. Ben de içeri girip Sooyoung'un yanına oturdum
''Sakin ol ya, Seokwoo çıkar yakında ortaya'' ofladı ve bakışlarını bana çevirdi
''Çıkar değil mi ya, of. Nereye gitti acaba?'' telefonla haşır neşir olmaktan yorulmuş olan Minhyun ellerini iki yana koyup baygın bakışlar attı
''Kalkın da bir şeyler yiyelim'' Yugyeom elindeki tepsiyle salona girip orta sehpaya koydu, Minhyun açlıktan ölmüş gibiydi. Ramen'i eline alıp hızlıca yemeye başladı. Yemek istemiyordum. Jungkook'u cidden ekmiştim ve kötü hissediyordum.
''Hadi Sooyoung-ah. Yesene'' Yugyeom Sooyoung'a zorla yemek yediriyordu. Bense sadece onları izliyorum
''Ya Yugyeom yemeyeceğim işte'' Sooyoung mızmızlanırken, telefonumu elime aldım. Jungkook'tan ne bir arama ne de mesaj vardı. Minhyun konuştu
''Bugün günlerden ne ya?'' telefonumu tekrar çıkarıp 0 arama ve 0 mesajın yüzüme çarpmasını istemediğim için sorusuna cevap vermedim
''Salı'' dedi Yugyeom, Sooyoung'u zorlamaya devam etmelerinin arasında
''Tarih yani?'' ne çok şey istiyorsun Minhyun ya
''17 Nisan'' pardon?
''Kaç?'' dedim şaşkınca, hayır hayır değildir
''Yanlış bakıyorsundur Yugyeom, 17 nisan değil bugün'' Yugyeom tarihi telefonundan tekrar kontrol edip omuzlarını silkti
''Hayır doğru bakıyorum, 17 nisan'' arkadaşlarım merakla bana bakarken kalkmıştım oturduğum koltuktan
''Sevgili oluşumuzun yedinci yılı'' dedim kendi kendime, unutmuştum. Cidden mi Kim Taehyung ya? Unuttun mu?
''Ne yapıyorsun o zaman burada sen?'' Minhyun kızar bir tonda konuştuğunda, kalktığım koltuğa geri oturdum
''Bu saatten sonra gitsem de bir şey fark etmez. Jungkook çok kızmıştır'' Sooyoung'un üzgün bakışları beni buldu
''Üzgünüm Taehyung, keşke sen gelmeseydin'' elimi koluna koydum
''Arkadaşlar bu günler içindir'' dedikten sonra istemesem de gülümsemek zorunda kaldım. Kimsenin kendini kötü hissetmesine gerek yoktu
''Seokwoo arıyor'' Sooyoung bir anda bağırdığında hepimizin bakışları ona döndü
''Açsana'' dedi Yugyeom, Sooyoung'u hafifçe sarsarak. Soyoung telefonu kulağına götürdü
''Seokwoo-ah, neredesin?'' Sooyoung'un gözleri dolduğunda, Minhyun hafifçe sarıldı ona
''Ben Yugyeom'un evindeyim'' içli içli konuştu. Onu gerçekten seviyordu
''Bekliyorum seni'' deyip kapattı telefonu
''Buraya geliyormuş'' dedi yüzünden düşüremediği gülümsemesiyle. Mutluluğuna ortak olamadım çünkü aklımda sadece Jungkook vardı. Jungkook ve yıl dönümümüz.
--
Bölümden Tae