Önümdeki makarna paketi ve pizzacının numarası arasında mekik dokuyan bakışlarım sonunda makarnada durmuştu. Dışarıdan yemek yemeyi pek sevmezdim, Jungkook da çok sevmezdi. O genelde dışarıda eğlenmeyi severdi. Makarnayı tencereye koyduktan sonra, tuzunu koyup karıştırdım biraz ve kaynamasını beklerken yatak odamıza girdim. Lisans sınavından yüksek bir ihtimalle geçmiştim. Üniversite zamanlarında gerçekten çok sevdiğim hocalarımdan biri beni aramış ve büyük bir ihtimalle yanında lisans yapacağımı söylemişti. Buna tabii ki sevinmiştim, hem bir uğraşım olacaktı hem de belki de iç mimarlık aşkım yeniden doğardı ve mesleğime dönmek isterdim.
Dolaptaki dağınıklıkları düzenlerken-genellikle Jungkook'un tarafındaydı dağınıklık-üst rafın en köşe kısmında duran siyah bir kutu gördüm. Böyle bir şeyi evde daha önce görmediğime emindim. Yıllardır bu evde yaşıyorduk ve bu tabii ki bu dolabı ilk düzenleyişim değildi. Oldukça köşede olduğundan dolayı zar zor aldım kutuyu, geniş bir kutuydu. Kutuyu yatağın üzerine koyup yatağa oturdum. Sanırım kutu Jungkook'a aitti. Ne daha önce gördüğüm ne de hakkında herhangi bir şey duyduğum kutunun kapağını açtım yavaşça. Sayfalarca yazı ve kağıt vardı kutunun içinde, bir de onlarca fotoğraf. Elime rastgele bir fotoğraf aldım. Jimin göz alıcı sapsarı saçlarıyla fotoğrafı çeken kişiydi, kocaman gülümsüyordu. Arkada Hoseok ve Jungkook fotoğrafa bakmadan bir şey konuşuyordu, Jungkook'un görünüşüne bakılırsa bu sevgili olduğumuz yıldı. Fotoğrafın arkasını çevirdiğimde, tahminimde yanılmadığımı fark ettim. 7 yıl önceyi gösteriyordu tarih.
Ardından onu koyup başka bir fotoğrafa baktım, Namjoon Seokjin'i öpüyordu ve Jungkook'un da dahil olduğu küçük bir kalabalık onları alkışlıyordu. Fotoğrafı ters çevirdiğimde, tarihin geçen yılı işaret ettiğini fark ettim. Altta da 'joon hyung seokjin hyung'a evlenme teklifi ediyor :d' hepsi çok mutlu görünüyordu. Tüm fotoğrafları incelemeye devam ederken, bir fotoğrafın arkasında, fotoğrafın çekildiği günün bana evlenme teklifi ettiği gün olduğu yazıyordu. Tüm arkadaşları vardı fotoğrafta ve fotoğrafı Jungkook çekmişti. Çok mutlu görünüyordu, hem de çok. Keşke şimdi de böyle mutlu olsaydı.
Jungkook ve arkadaşlarının özel dünyalarını işgal ediyormuş gibi hissetsem de, onu daha iyi anlamaya başlamıştım. Hayatının neredeyse başından beri yanında olan insanlar kocasına iyi davranmıyor diye onları silemezdi. Onlar Jungkook'un ne olursa olsun arkadaşıydı. En önemlisi de Jungkook arkadaşlarını seviyordu. Onları çok seviyordu ama içimde bir kırgınlık oluşmasını engelleyememiştim. Bu fotoğrafların içinde bir tane bile fotoğrafım yoktu. Yazdığı şarkı sözlerini ve bir iki flash belleği üstünkörü inceledikten sonra dikdörtgen bez bir kese gördüm. Keseyi elime aldığımda cidden ağır olduğunu fark ettim. gevşekçe bağlanmış iplerini çözdükten sonra, gergince çıkardım içindekileri bir sürü fotoğrafım vardı. Bazıları Jungkook ile bazıları yalnızdı ancak son fotoğraf geçen gün gittiğimiz yemektendi. Jungkook fotoğraf çekmeye bayılırdı ve ben onlarla ne yaptığını sorgulamazdım. Beni yalnız çekmişti ve arkada bulanık bir şekilde Seokjin ve Namjoon da çıkmıştı. Elimi çenemin altına koymuş Jungkook'a bakıp gülümsüyordum. Arkasını çevirdiğimde yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim istemsizce hayatının en mutlu günlerinden biri olduğunu yazmıştı. Bizi iyi anlaşıyormuş gibi gören Jungkook buna çok sevinmişti.
Kesenin içinde öylesine çizdiğim şeyler de vardı, jungkook benim çizdiğini bile unuttuğum şeyleri saklamıştı. Zil çaldığında yerimden kalkıp hızlıca kutuyu topladım ve bulduğum yere geri koydum. Odadan çıktığımda ise makarnayı unuttuğum geldi aklıma. Taşmış olan makarna suyu ocaktan yerlere akmıştı ve makarnam mahvolmuştu. Üzgünüm Jungkook ama dışarıdan yemek zorundayız.
Makarnayı ocağın üstünden alıp kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda gelenin Jungkook olduğunu görüp dudağımı ısırdım. Meraklı bakışlarla bana baktı
''İyi misin? Kapıyı niye böyle geç açtın?'' dedikten sonra içeri girip saçlarımı öptü ve ben tekrar mest oldum.
''İyiyim ya, makarnayı yaparken unutmuşum da'' dedim istemsizce dudağım büzülürken
''Büzme dudağını'' deyip büzdüğüm dudağıma hızlı bir öpücük kondurduktan sonra ceketini üzerinden çıkarıp salondaki koltukların üzerine attı ve beyaz gömleğinin kollarını sıvadı. Bay Jeon, böyle yaparsanız başka bir şeye odaklanamam ki ben.
''Mutfak batmıştır'' dedi mutfağa girerken bense kollarına bakmakla meşguldüm
''Hm, battı'' dedim peşinden ilerleyerek. Yerlere baktığını görünce ben de bakışlarımı ondan çekip mahvolan yerlere ve belki mükemmel bir tadı olabilecek makarnama baktım
''Çok aç mısın?'' dediğimde kafasını iki yana salladı
''Hayır değilim, önce buraları temizleyelim sonra da tekrar yaparız yemek'' oflayıp gözlerimi devirdim
''Toplayalım toplamasına da Jungkook-ah, yemeği dışarıdan mı söylesek'' söylediğimi duymamış mıydı acaba?
''Jungk-'' sözüm konuşmasıyla kesildi
''Bebeğim söylediğin şeyi duydum ama dışarıdan yemeyi sevmiyorum. Sen merak etme ben çok güzel bir yemek yapacağım'' derin bir nefes aldım. Jungkook iyi yemek yapamazdı bir kere
''Hayır sen boşver ben yaparım'' dediğim şey üzerine sadece güldü
--
Jungkook bebişim gerçekten arkadaşları ve tae'nin çok iyi anlaşmasını istiyor ona da üzülüyorum :(((((