-hoseok'dan-
Karşımda oturmuş Jungkook ile barışma planları yapan ikiliye baktım
''Küçük bir tavsiye ister misiniz?'' dedim mısırımdan yemeye devam ederek. Film izler gibi heyecanlıydım çünkü komiklerdi ve çaresizlerdi.
''Hoseok-ah, sadece sessiz ol'' dedi Seokjin hyung gözlerini bana çevirmeden. Bense kıkırdadım. Komikti, önce çocuğu boşanmaya sürüklemiş sonra da onunla barışmaya çalışıyorlardı. Jungkook salağı ise bunu çok geç fark etmişti.
''Belki de bir daha hiç yorum yapmazsak bizimle barışır'' dün saçlarını pembeye boyatan Jimin'e bakıp gözlerimi devirdim
''Duyduğum en saçma fikir'' sinirle bana çevirdi gözlerini
''Tamam, hadi sen söyle. Ne yapacağız?'' dudaklarımı birbirine bastırdım
''Seokjin hyung az önce sessiz olm-''
''Ne zaman beni dinledin ki? Hadi söyle ne yapmalıyız'' Seokjin hyung kulaklarımı sağır edecek bir şekilde bağırdığında kahkaha attım ve koltuktan kalkıp oturdukları büyük masaya ilerledim. Taehyung ve Jungkook tanıştığı yıl Taehyung hakkınd yaptıkları araştırmalar bir dosya halinde önümdeydi.
''Cidden bunu sakladınız mı siz?'' dedim dosyayı elime alarak
''Evet sakladık, sen taktik ver boşver onu'' dedi ve dosyayı elimden aldı Park Jimin, oldukça yakın bir zamanda Min Jimin olacaktı. İkisinin tam karşısındaki sandalyeye oturup derin bir nefes aldım
''Neden Taehyung ile aranızı düzeltmeye çalışmıyorsunuz? Taehyung ve sizin aranız iyi olursa Jungkook'la da iyi olursunuz'' ikisinin de gözleri parlamıştı ve yüzünü düşüren ilk kişi Seokjin hyung olmuştu
''O Taehyung denen, bizimle konuşmaz'' ofladım
''Bence öncelikle konuşmamızı düzeltelim hyung, Taehyung ile yeni bir başlangıç yapalım ve Jungkook'u mutlu edelim''
-Taehyung'dan-
Yatağımda oturmuş telefonuyla ilgilenen Jungkook'a baktım. Onu öyle özlemiştim ki tüm inadımı kırıp gidip ona sarılabilirdim. O benim tüm hayatımdı, nefesi olmadan nefesim nasıl var olmuştu onu bile bilmiyordum.
''Taehyung'' dedi sanki onu izlediğimi anlamış gibi. Hemen gözlerimi kaçırdım ve dolabın karşısına geçtim. Küçük bir giyinme odası gibiydi, tam da değildi.
''Hm?'' dedim ilgisiz gibi görünmeye çalışmak için. İlgisiz değildim, hiç olmamıştım da. Jungkook'un ağzından çıkan her bir kelimeye tüm ilgimi verirdim ben.
''Seokjin hyung mesaj attı'' dudağımı dişledim. Ne diyorsun şimdi Jungkook ya? Niye bozuyorsun ortamı?
''Seninle bir akşam yemeği yemek istiyorlar'' şaşkınlıktan büyüyen gözlerimle ona döndüm
''Neden?'' diye bir soru çıkıverdi ağzımdan
''Bilmiyorum, sadece sana söylememi istediler''
''Eğer istemezsen, anlarım'' elimi kaldırdım susması için
''Medeni bir yemeğe hayır demem Jungkook'' gülümser gibi oldu
''Yarın birlikte gider miyiz Seul'e?'' gider miydik?
''Seni affetmiş gibi görüneceğim eğer seninle gidersem''
''Ama seni affetmedim Jungkook. Umutlanmanı istemem'' kafasını iki yana salladı
''Affettiğini düşünmeyeceğim, sadece bir yolculuk. Neden tek arabayla gitmek varken iki arabayla gidelim ki?''
Seul'e 10 dakika kalmışken, Jungkook yolda hiç konuşmamıştı. Ben de konuşmamıştım tabii. En sonunda sıkılıp ona döndüm
''kızlarla olan fotoğrafın neydi Jungkook?'' o da saniyelik bana baktı ve yola tekrar döndü
''Seninle tartıştıktan sonra çok içmiştim Tae, sarhoş olduğumda ne yaptığımı asla bilmiyorum, biliyorsun sen de''
''Kız da fotoğraf çekmiş işte bilmiyorum gerçekten'' gözlerimi devirdim Hoseok yalan söylemişti
''Hoseok yalan söyledi, çünkü fotoğrafın eski olduğundan bahsetti'' direksiyondaki elini sıkılaştırdı ve elindeki damarlar belli oldu
''Artık yalan yok Tae, ciddiyim. Kızlar da yok, sarhoş olmak da yok. Sadece sen varsın'' güldüm alayla
''Zaten eskiden de sorunlarımız bunlar değildi Jungkook. Sorun hep sendin'' deyip gözlerimi camdan dışarı çevirdim.
''Biliyorum, sorun bendim ama artık değilim, sana sorun yaratmayacağım. Seni herkesin önünde tutacağım Taehyung'' arabayı durdurduğunda ona inanmadığımı anlaması için bir şey söylemeden indim arabadan ve Seokjin'in evine ilerledim. İşte başlıyorduk.
--
Yemeğe giden tae bebişi
sarı saçlı hayal edelim lütfen
bu da jungkook'umuz