Dudaklarımda hissettiğim dudaklarla haftalardır üzerimde olan sinirin sebebini daha net fark ettim. Jungkook'un yanımda olmaması, kocaman kalbi ve sıcaklığıyla kollarını belime sarmayışı ve beni öpmemesi. Dudaklarını hafifçe oynattığında izin verirmiş gibi araladım dudaklarımı. Ona o kadar ihtiyacım vardı ki. Ellerini belime yerleştirdi. Elleri belime koyması için yaratılmış gibiydi.
Ben de ellerimi ensesine çıkarıp saçlarına dokundum. Her zaman yaptığım gibi. Öpüşü derinleştirdiğinde hafifçe karşılık verdim ancak o an aklıma arkadaşlarının-benim nefret ettiklerim hani- orada olduğu geldi. Başımdan aşağı kaynar sular dökülürcesine Jungkooktan uzaklaştım. Şaşkın bakışlarını sundu bana. Ne güzel bakıyordu.
''Özür dilerim'' dedim arkadaşlarının yüzüne bakmadan. Yıllardır evli olsak da hiçbir zaman insanlara bu kadar özelimizi açmazdık biz. Elim Jungkook'un eline değerek geçtim yanından. Hızlıca çıktım büyük evden, çok utanmıştım. Çok.
Telefonumu çıkardım hızlıca, Yugyeom salağını aramalıydım ve beni almaya gelmeliydi. İsmine tıkladığım Yugyeom'un açmasını beklediğim sırada telefonum elimden çekildi ve arama sona erdirildi. Jungkook tarafından.
''Nereye gittiğini sanıyorsun?'' dedi sesini yükselterek. Bense bağırdığı için ona kızmamıştım aksine gözüme daha da seksi görünmüştü. Saçmalama Taehyung.
''Arkadaşlarına ayıp oldu, ayrıca yaptığımız çok yanlıştı. Boşanıyoruz biz'' kollarımdan tutup beni tamamen savunmasız bıraktı ve kendine çekti. Bense o an bayılmamak için zor durdum. Jungkook'un etkisi çok büyüktü, çok çok büyüktü.
''Bir kere daha boşanma dersen seni öperim'' tamam ben kabuldüm
''Saçmalama Jungkook, biz boşa-'' o an istediğim şey olmuştu ve Jungkook bugün beni ikinci kez öpmüştü.
''Evimize dön Taehyung'' Yıllardır yaşadığım büyük eve adımlarken, hiçbir şeyin değişmediğini. Her şeyin yerli yerinde olduğunu fark ettim.
''Onca olan şeyden sonra, hiçbir şey olmamış gibi devam edemeyiz'' dedim o kapıyı kapatırken, ardından birlikte salona girdik.
''Niye devam edemiyoruz ki? Evliliğinde sorunlar olan tek çift biz değiliz'' ceketimi ve telefonumu koltuğa koydum ve bu evi ne kadar özlediğimi fark ettim. Eh Jungkook'u da promosyon olarak özlüyor olabilirdim. Birazcık.
''Bilmem farkında mısın ama beni evden postaladığın günleri unutmadım ben'' bana yaklaştı ve elimi tutu
''Kendimden nefret ediyorum. Sensizlik o kadar zor ki'' dedikten sonra parmaklarımla oynamaya devam etti
''Neden değiştin birden? Niye bana bu kadar bağlandın?'' bakışlarını yere çevirdi
''Sen olmadan olmuyorum Tae. Sen benim hayatımsın'' sen de benim hayatımsın diyemedim. Sen olmadan ben de olmuyorum diyemedim. Çok istedim ama söyleyemedim içimdekileri.
''Sana söz veriyorum, hatalarını gerçekten anladığında seni affedeceğim Jungkook''
Büyük yatağımızda oturmuş tam karşımdaki dolaba bakıyordum.
''Neden eşyalarımı sen getirmedin de Bayan Jeon getirdi? Beni o kadar mı görmek istemiyordum'' dedim tam arkamda aynı benim gibi sırtı dönük bir şekilde oturan Jungkook'a
''Sana kızgındım. Her şey çok yeniydi ve yüzünü görmek istememiştim'' itirafıyla çarşaftaki elimi sıktım. Beni görmek istememişti.
''Beni görmek istemeyecek kadar mı soğuttular seni benden?'' arkadaşlarını kast ettiğimi biliyordu. Cevap vermedi
''Yugyeom da seni sevmiyor Jungkook. Ama bir kere bile beni seninle ilgili doldurmadı çünkü iyiliğimi istiyor'' bir süre ikimizin de nefes alışveriş sesleri doldurdu odayı
''O gün, gelip kalbimi paramparça ettin Jungkook''
''Arkadaşların yine gözünü kör etmişti'' gözlerim dolmuştu ve cevabını deli gibi merak ediyordum
''Özür dilerim. O gün kontrolümü sağlayamadım. Seokjin hyung senin ona kötü davrandığını ve diğerleriyle ilgili argo konuştuğunu söyledi'' dayanamayarak yüzümü ondan tarafı çevirdim. Ben dönünce o da döndü ışık hızıyla. Dolu gözlerimi fark etti ilk olarak
''Tanrım, argo falan kullanmadım. Çok kızgındım evet bir şeyler söyledim ama onların bana yaptıklarından bir farkı yoktu. Arkadaşların yalan söyleyip duruyor. Önce Seokjin, sonra Hoseok'' hak vermiş olacak ki kafasını salladı
''Ne desen haklısın'' deyip elini yüzüme koydu ve baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi.
''Jungkook-ah, ne zamandan beri bana kızdığında kızlarla takılır oldun?'' dedim, kırgınlığım sesime vurmuştu ve sesim çatlamıştı. Değişiyordu ve ne yapacağımı bilmiyordum
''Yemin ederim o ilk ve sondu. Hyungların dolduruşuna geldim Tae, sana gelen fotoğrafı kimin yolladığını da bilmiyorum. Yapabildiğim tek şey özür dilemek'' En azından artık arkadaşlarının dolduruşuna geldiğini kabul ediyordu. Yatakta bağdaş kurup Jungkook'a yaklaştım ve kollarımı boynuna doladım. Bir gece de olsa, güzel bir uyku çekmek istiyordum
''Yarın tartışmaya devam edelim, şimdi sadece uyuyalım''
--
ay naptığım hakkında hiçbir fikrim yok, bu yolun sonu barışma gibi görünüyo