''Annenden gerçekten nefret ediyorum'' yaklaşık 2 saat önce yemek yemeye geldiğimiz restoran'da yemeklerimizi sipariş etmiş ancak, benim ağlamam ve Yugyeom'un da anneme sövmeleri sonucunda tek bir lokma bile yememiştik eh haliyle soğumuştu yemeklerimiz
''Bir de pişkin pişkin Jungkook'u senden çok sevmemin sebebi budur belki diyor, şaka mı yapıyor bu kadın ya?'' dedim elimdeki mendille akmaya devam eden burnumu silerek
''Jungkook'un neyini seviyorsa bu arada?'' söylediği şey ile güldüm
''Jungkook'un sevilecek çok yanı var ama onun çocuğu benim, beni daha çok sevmesi gerekmez mi?'' kızgınlığım sesime yansırken önündeki sudan bir yudum aldı
''Bence teyzem de seni jungkook'tan çok seviyor ama Jungkook'un bununla pek problemi yok gibi'' kafasını ittim hafifçe ve güldüm, moralimi nasıl düzelteceğini biliyordu
''Jungkook annemin beni sevmediğini biliyor ve annesiyle iyi anlaşmamı da tatlı buluyor. Ayrıca Bayan Jeon, şu dünyada kimseyi Jungkook'tan çok sevemez'' sırıtarak yanağımdan makas aldı
''küçük jeon'lar evlat edinirseniz işler değişir bence söyleyeyim'' bundan 2 yıl kadar önce dünyadaki en hevesli olduğum şey bir çocuk evlat edinmek olsa da, sallantıda olan ve yeni kurtarmaya başladığımız evliliğimize bir heyecan getirmek istemiyordum. Hem ikimiz için de çok büyük bir sorumluluktu, lisans için yakında okula başlayabilirdim ve Jungkook da çalışıyordu zaten. Kim bakacaktı çocuğa?
''Jungkook uzun süre daha en sevdiği olarak kalmaya devam edecek o zaman'' ofladı ve soğumuş makarnasına baktı
''Hala yenilebilir olduğunu düşünüyorum'' söylediği sözler ile ben de kendi yemeğime baktım. Tavuk sote buz gibi duruyordu ama problem yoktu
''Bence de, yiyelim hadi'' dediğimde bunu bekliyormuş gibi yemeğine yumulmuştu.
Restoran'dan çıktığımızda ikimiz de kendi arabalarımıza yöneldik, büroda halletmesi gereken işleri olduğunu söylemişti ancak biliyordum ki, iş yapıyormuş gibi yapıp yan gelip yatacaktı. En yakın arkadaşımı adım gibi biliyordum.
Bense, evime gidip uyuyacaktım. Bol ağlamalı bir gün geçirmiş ve anneme bolca hak ettiği kötü söz saymıştım içimden. Olaylar olduktan ve annem gittikten sonra Jungkook'u arasam da başta bana dönmemişti ve ben de biriyle konuşmak istediğim için Yugyeom'u aramıştım. İlk çalışta açmıştı, telefonla falan yatıp kalkıyordu sanırım. Ardından Jungkook beni aramıştı ve ona yalan söylemek zorunda kalmıştım. Bir şey yok, demiştim. Öylesine aradım Jungkook.
Evimize yakın olan restorandan çıktıktan 10 dakika sonra varmıştım, büyük apartmana. Jungkook gelmiş olabilirdi çünkü bu saatler çıkış saatiydi. Asansörden indikten sonra anahtarla açmıştım kapıyı.
Jungkook salondaki beyaz kanepede televizyon izliyordu. İşe giderken giydiği kıyafetler hala üstündeydi ve onlarla pek de rahat görünmüyordu.
''Selam'' dedim kapıyı kapatırken, sesimi duyduğu gibi bakışlarını bana çevirdi
''Nerelerdeydin? Ayrıca gözlerine ne oldu?'' dedi ve derin bir araştırma yaparmış gibi süzdü beni
''Yugyeom ile yemek yemeye gittik, gözlerimin de bir şeyi yok, neden sordun?'' oynamayı iyi bilsem de beni çok iyi tanıyordu. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve yüzümü ellerinin arasına aldı
''Burnun da kızarmış Tae, Ya Yugyeom seni dövdü ya da ağladın. İkincisi olduğunu düşünüyorum yoksa bilmiş ol o Yugyeom'un cesedini bulamazlar'' beni güldürmek için konuştuğunun farkındaydım