dördüncü bölüm

15.4K 1.1K 298
                                    


 Gözlerimi hastane odasında açtığımda, odadaki rahatsız olduğu her halinden belli olan koltukta oturup telefonundan bir şeyler yapan Yugyeom ile karşılaştım. Halbuki hayallerimde bu salağın ondan daha salak olan kuzeniyle karşılaşmak vardı. 

''N'oldu bana?'' dedim yatakta doğrularak, Yugyeom duyduğu sesimle kafasını telefondan kaldırmış ve bakışlarını bana çevirmişti.

''Bir şeyin yok yahu, üşütmüşsün. Sigara kokusu da mideni bulandırmış sanırım, bayılmışsın'' derin bir nefes alıp verdim. Jungkook neredeydi acaba? Beni bırakıp gitmiş miydi?

''Jungkook peki?'' dedim çekingence, Yugyeom gülümsedi ama mutlu bir gülümsemeden çok buruk bir gülümsemeydi

'' Şey o, Bogum beni çağırdı ve ben yanına geldim. Seni bana teslim etti ve içeri döndü'' boğazıma oturan yumruyla gözlerim doldu. Beni gerçekten umursamıyordu.

''Sorun değil'' dedim sessizce, konuşamıyordum bile. 1 haftada bu hale geldiysem 1 ömür nasıl dayanacaktım ki?

''Eve gidelim mi artık?'' dedim ardından. Sorduğum soruyla ayağa kalkıp ceketini giydi. Doktorun yanına gideceğini söyleyip döndükten sonra bana yardım etti ve birlikte hastaneden çıktık. Çoktan sabah olmuştu bile. Güneş ışığı gözümü yakarken hızlıca binmiştim Yugyeom'un yüksek arabasına.

 Soğuk evime gitmeme izin vermeyen Yugyeom beni kendi evine getirmişti.

''Sana yeni bir ev bulana kadar burada kal Taehyung'' söylediği şeye gözlerimi devirdim.

''Yarın işe gitmem gerekiyor ve orası işime çok yakın, ayrıca kirası da ucuz'' gülerek konuştuğumda o da güldü. Kalbimin alev alev yandığını anlamadı.

''Ben seni sabah evine götürürüm, sen de işine gidersin hm?'' dedikten sonra sarıldı bana. Cidden iyi ki vardı. O olmasaydı evimde depresyondan ölürdüm belki de.

''Yugyeom-ah iyi ki varsın'' dedim ve ağlamaya başladım. İçimde uzun süredir tuttuğum gözyaşlarım patlak vermişti. Jungkook beni bırakıp gitmişti, onsuz bomboş hissediyordum.

''Ağlama salak'' deyip daha da sıkı sarıldı bana. O gece hiç uyuyamadım ve Jungkook ile ilgili bitmek bilmeyen konuşmalarım sayesinde Yugyeom'u da uyutmadım.

 Şirketin cam kapısını titreyen ellerimle açıp buz tutmaktan son anda kurtularak içeri girdim. Mayıs ayının ortasında hava bile benimle beraber ağlıyordu.

''Günaydın Bay Jeon''  giriş kattaki sekreter kıza baş selamı verip asansöre ilerledim. Sanırım şans bugün benden yanaydı. Hızlı bir şekilde gelen asansöre binip 20. kata bastım ve kulağımdaki kulaklıkları çıkardım. Ne dinlediğimi bile bilmiyordum. Kafam o kadar doluydu ki. Asansör durduğunda tanıdık yüzlere hızlı selamlar verip odama ilerliyordum. Tam kapımın önünde durdum.

Baş Mimar Jeon Taehyung

Kapısının girişinde duran yazıya gülümsedim. Bunu acilen değiştirmeliydim. Jungkook'un bizim şirkette çalışan arkadaşları vardı ve Tanrım. Onlardan nefret ediyordum. 

Min Yoongi ve Kim Seokjin.

Soyadımı değiştirdiğim haberi dedikoducu şirketimizde ışık hızıyla yayılırdı ve ah, tabii ki o ikisi de bunu hemen Jungkook şerefsizine söylerdi. Söylemeleri de benim işime gelirdi açıkçası. Onu unuttum izlenimi yaratmaya çalışıyordum sonuçta. Masama oturup şirkete girdiğimden beri sekreterim olarak görev yapan Bayan Nam'ın telefonunu tuşladım. Hızlıca açıldı telefon

''Günaydın Bay Jeon'' dedi kadın neşeli sesiyle. bana pek günaymadı ama olsun Bayan Nam.

''Size de günaydın Bayan Nam, odama gelir misiniz acil'' dedikten sonra kadından onaylayan bir cevap alıp telefonu kapatmış ve tam bir dakika sonra kapıyı tıklatan Bayan Nam'ı içeri davet etmiştim.

''Tekrar merhaba Bay Jeon, isteğiniz neydi acaba?'' dediğinde, boynumdaki yaka kartını çıkardım ve Bayan Nam'a uzattım

''Yaka kartları, kapıdaki ve masada bulunan bütün soyad kısımlarını bir an önce değiştirin lütfen Bayan Nam'' Şaşkınca baktı yüzüme

''Şey, bana düşmez tabii ki ama Bay Jeon ile siz?'' dediğinde güldüm

''Evet, Bayan Nam biz boşanıyoruz şimdi lütfen hepsini Kim olarak değiştirin. Teşekkürler, çıkabilirsiniz'' 


after you | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin