six

5.3K 465 194
                                    

Sevgili Günlük,
Az önce ilk terapi seansımdan çıktım. Buradan nefret ediyorum. Bu ülkeye gelmiş olmaktan da, bu psikiyariste gelmek zorunda olmaktan da, yalnız kalmış olmaktan da nefret ediyorum. Eski hayatımı geri istiyorum, en azından hayatımın mahvolduğunu fark etmediğim günlere dönmek istiyorum. Burada kalmak istemiyorum, bana lüks bir ev almışlar sanki bu her şeyi çözecekmiş ama delirecek gibi oluyorum içeri adımımı attığım an. Madem tedavime bu kadar kafayı taktılar, beni gözlerinin önünde tutmaları gerekmez mi? Geri dönmek istiyorum, tabi ki onların yanına değil ama Avustralya'yı çok özlüyorum. Eve gitmek istiyorum. Evime.

Her sabah olduğu gibi bu sabah da beni okulun önüne bırakan Bay Jung'un arabasından inip kapıyı kapattığımda her an bayılabilecekmiş gibi hissediyordum. Kafam dopdolu olduğu gözümü kırpmadan bir gece geçirince sabah fena bir baş ağrısıyla kalkmıştım yataktan. Ağrı kesiciler işe yaramıştı ama bugün okul çıkışı antrenman vardı, muhtemelen döndüğümde ölü gibi olacaktım o yüzden uyuyabilmeyi umuyordum.

Jungkook'un beni havuzun dibine çektiği, gece sonunda da Sora ile gitmesinin üzerinden 2 gün geçmişti. O günden beri hiç konuşmamıştık, ki bu bizim için hiç de garip bir durum değildi. Konuşmamak.

Bahçeyi geçtim, kapıdan girip bizim kata çıktım ve dolabımdan birkaç kitap aldım. İlk ders kimyaydı, ama daha başlamasına 20 dakikadan fazla vardı ve muhtemelen grubun bir kısmı kantinde oturuyordu. Onların yanına gitmek en iyisiydi.

Aslında belki de değildi. Jungkook'un hangi saatlerde geldiği belli olmuyordu, bazen en erken o geliyordu bazen de son dakika. Kantinde bir de kolunun altında Sora olunca sinirlerimi germeyi çok iyi başarıyorlardı. Umarım uzun bir süre o kızla muhattap olmak zorunda kalmazdım ama bu da biraz olanaksızdı. O olmazsa en yakın arkadaşı Mina gelir yine laf atardı bana.

Merdivenlerden yavaşça çıktım ve kantinin büyük kapısından girdiğimde gözlerim etrafı taradı. Çok da dolu değildi ama ortalardaki büyük bir masada görmüştüm onları. Yoongi her zamanki gibi Mina'yı kolunun altına almıştı, bu kızla neden takılıyor kimse anlamıyordu ama sorgulayacak cesaretleri de yoktu sanırım. Geçen sene bir sürü kavgaya karışmıştı, notları da iyi değildi zaten ama sınıfta kalmasının büyük bir kısmını kavgaları oluşturuyordu. Kızlar tuvaletinde büyük muhabbeti dönüyordu ama Mina'nın bir keresinde Yoongi hakkında onu çok çekici bulduğunu ve yataktaki performansını merak ettiğini söyleyen bir kıza tekme atışına şahit olmuştum. Tam da birbirlerini bulmuşlardı sanırım.

Jimin ve Yugyeom, Jungkook gibi değişik kızlarla çok nadir hatta neredeyse hiç görülen tipler değillerdi. Jungkook'u tanıdığım iki sene boyunca yalnızca iki tane kızla takıldığını görmüştüm; birisi geçen sene bir ay boyunca beraber gördüğüm ve bu yıl başında okuldan ayrılan bir kızdı, diğeri de tabi ki Sora'ydı. Jennie'den öğrendiğim bilgiye göre ilk iki sene en azından okuldan kimse olmamıştı. Ama Jimin ve Yugyeom öyle değillerdi. Sürekli başka kızlarla takılmak çok hoşlarına gidiyordu. Yugyeom gayet keyifli gözüküyordu yanındaki sarışınla flörtleşirken. Jimin'in yanında da alt dönemden bir kız vardı. Nayeon'a acıyordum çünkü nasıl hissettiğini biliyordum.

Jisoo, Jennie ve Lisa ise aralarında bir şey konuşarak gülüşüyorlardı; Taehyung ve Bambam genelde 5 dakika kala geldikleri için ortalıkta gözükmüyorlardı.

Ve tabi ki Jeon Jungkook, yanında Sora, karşısında Eunwoo ile oradaydı. Fiziksel temasları yoktu belki ama sandalyeleri dip dibeydi ve Sora'nın her an avını bekleyen bir aslan gibi olduğuna emindim.

Kapının orada mal gibi dikildiğimi fark ettiğimde onlara doğru yürümeye başladım, zaten beni fark etmeleri an meselesiydi. İlk önce Jennie ile kesişti gözlerim. Beni gördüğü gibi kızlara kısacık bir şey söyleyip sandalyesini arkaya itti ve bu tarafa yürüdü hızlı adımlarıyla. Kafamı ne oldu dercesine salladım ama yanıma gelip beni dışarı çıkarttı. Kantin kapısının yan tarafına geçtik. "Bir şey mi oldu?"

close as strangers |rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin