eleven

4.9K 466 292
                                    

Etrafında bir sürü insan varken yalnız hissetmek... En kötüsü buydu işte. Düştüğünüz dipsiz kuyunun etrafındaydı hepsi ama sesinizi yükseltip birinin bile elini uzatmasını sağlayamıyordunuz. Sanki deniz kızı nasalındaki gibi kötü bir cadı gelip ses tellerimi almıştı. Konuşuyordum, bazen susmuyordum ama etrafımdaki kimse kulak kesilmiyordu.

Yalnızlık. En büyük korkum. Doğduğum anda en büyük korkumla yüz yüze gelmem hayatı adil mi yapıyordu? Kendi kendimi soyutladığımın, küçük bir odaya benliğimi hapsettiğimin farkındaydım ama anahtarı yıllar önce kaybolmuştu ve ben kilidi açamıyordum.

Birinin o kapıyı kırması gerekiyordu.

"Gidip üstüne düzgün bir şeyler giymezsen Archie'ye sana saldırmasını söyleyeceğim."

Jennie'nin sözüyle gözlerimi devirdim ve kafamı ona çevirdim. Poşetten çıkardığım cips paketlerini masaya bırakırken "Ne var ya? Böyle rahatım ben." diye homurdanıyordum.

Onaylamayan bir ifadeyle yanıma gelip elimdekileri aldı ve önümde durup ellerini beline koydu. "Rahat olabilirsin ama üstünde avokadolu pijamaların var. Tanrım, sen avokadodan nefret edersin!" Tepkilerine kıkırdadığımda bana kızgın bir bakış attı. "Jungkook da gelecek, çık yukarı benim dolabımdan al bir şeyler."

Oflayıp saçlarımı karıştırdım. "O niye geliyor ya?"

Jennie, yüzünü yüzümü yaklaştırırken kaşlarını çatmıştı. "Gerizekalı mısın kanka? Taehyung'un yanında durunca oldu hep bunlar."

"Gerizekalı olduğum konusunda benim de şüphelerim var," Bir anlığına dalgaya vursam da sonra ciddileştim ve omuzlarım düştü. "Ne bileyim, yakın davranıyor bu aralar kafam karışıyor."

Beni anladığını belli edercesine ellerini uzatıp omuzlarıma koydu. "Bak canım, bu çocuk eskiden böyle değildi demek ki bir şeyler değişiyor. Söylemekten dilimde tüy bitti. Beni uğraştırma şimdi git giyin, gelmek üzeredirler."

İtiraz etmeme gerek olmadığını düşünüp onu onayladım ve mutfaktan çıkarak üst kata koşturdum. Bugün cumartesiydi, biz perşembe günü maçı kolaylıkla kazanmıştık ama hafta sonu kutlamanın daha rahat olacağını düşünmüştük. Birazdan hepsi kapıda sıralanırdı. Yeni çıkan korku filmlerinden birini izleyecektik, Archie'yi de alıp sabahtan buraya gelmiştim.

Ama o kadar üşenmiştim ki pijamalarımı bile çıkarmadan gelmiştim.

Tamam, süslenmeme gerek yoktu ama en azından avokadolu pijamalarımla da gelmesem olurdu.

Jennie'nin giyinme odasına girip mavi bir gömlek ve kot şort seçtim, pijamalarımı çıkartıp onları üstüme geçirirken aşağıda kapının çalındığını duydum, birkaç saniye sonra Jennie açmaya gitmiş olacak ki evin içi seslerle doldu.

Hızlıca bileğimdeki tokayla saçlarımı topladım ve odadan çıkıp merdivenden aşağı indim, sesler salondan geliyordu ama kapının önünde ceketini çıkaran Taehyung'u görünce "Hey," diyerek dikkatini çektim. Kafasını kaldırıp gülümsedi ve kollarını açtı, hızlı adımlarla gidip ona sarıldım. Çok iyi hissettiriyordu, ne zaman üzgün hissetsem yanımda olup bana sarılacak biriydi.

Kulağıma doğru eğilip "Jungkook geliyor, kapıda karşıla onu bence." diye fısıldadı ve geri çekilip göz kırptıktan sonra salona doğru ilerledi.

Arkamı döndüm, Jungkook elinde dört tane poşetle kapıda duruyordu.

Onu gördüğümde bile özlüyordum sanki.

Göz göze geldiğimizde düz bir ifadeyle "Selam." dedi, saçlarıma baktı. Alttan topuz yapmaya çalışmıştım ama becerememiştim sanırım, dağılmıştı ve yüzüme bir sürü tutam düşmüştü. Kötü mü duruyordu?

close as strangers |rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin