32. Bölüm / Part 2

42K 2.4K 607
                                    


Saat şu an 10:41. Ve hayır ben yeni uyanmıyorum... Yeni uyuyacağım... Her şey sizin için... Umarım uyandığımda bol bol yorumla karşılaşırım.

YOKSA KATİL CİVCİV GECE SİZİ BIÇAKLAMAYA GELİR 🔪

*
*

Nefessiz yaşıyor gibi
Öylesine hayattayım
Gidişinin üstünden çok zaman geçti
Mutluluğu başkasında
Arıyor gibi yaptım
Zehir gibiydi beni öldüren

Parmak uçlarım olabildiğince sessiz bir şekilde gıcırdayan tahtada dolaşırken merdivenlerin bitiminde geniş bir salonun içinde buluverdim kendimi.

Etraf sarı, loş bir ışıkla aydınlanıyordu. Merdivenlerin hemen karşısında kapalı bir kapı vardı. Sağda giriş kapısı, solda ise boydan boya uzanan bir cam.

Salonda dağ evlerinin olmazsa olmazı bir şömine ve şöminenin üstünde de büyük bir televizyon mevcuttu. Şöminenin tam karşısına denk gelecek şekilde bir de koltuk takımı vardı. Ortada üçlü koltuk, diğer iki yanında tekli.

(Welcome to the wattpad Hazalcım hahaajsjahsah.)

Şömine ve koltuklar arasında ise kare bir masa. Üstünde de bitmiş iki adet içki şişesi. Allahım sen koru beni sarhoş Kaan'dan.

Bakışlarım hafifçe boydan boya uzanan cama kaydı, dışarısı epey ürkütücü görünüyordu.

Etrafta Kaan'a dair bir iz aradım ancak bulamadım.

O iki şişe içene kadar uyumuş muydum ben? Ne kadar uyumuştum ki?

Bakışlarım bitmiş şişelerin hemen yanında ekranı yanıp sönen telefona kaydığında, küçük adımlarla yanına gittim.

Saat gece 2 olmak üzereydi.

Allah da seni kahretmesin Hazal. Çocuk seni konuşmak için o kadar uğraşsın, sen saatlerce uyu.

"Günaydın uyuyan güzel."

Arkamdan gelen tanıdık, tok ses ile sonunda derin bir nefes alarak arkamı döndüm.

Ancak üzgünüm dostlar. Ne beline sarılmış bir havlu, ne kaslarından süzülen su damlacıkları..

Çok hafif baygın bakan gözleri, siyah salaş tişörtü, kolyesi ve bileklerine doğru daralarak inen siyah, hoş eşofmanı vardı. Eşofmanı sonra giymiş olmalıydı. Onun dışında hala bıraktığım gibiydi.

Duştan çıkışına denk getirememişim, tüh. Kaan'ın kasları kırmızı çizgim olur da biraz.

"Sağol," dedim düz bir sesle ve o sırada masanın üstünde ki telefon çalmaya başladı. Ekranda kocaman Ares Kayalı yazıyordu.

Yanımdan geçerek telefona uzandı ve bir elini eşofmanının cebine yerleştirerek camın önüne geçti. Poz mu kesiyorsun sen?

Pembe Düşler Mahallesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin