KARLA
Jungkook'un hazırladığı makarnaları mutfaktaki masada yerken saat sanki gecenin bir yarısı değilmiş gibiydi. İkimiz de sanki her zaman saat sabah ikiye yaklaşırken Jungkook'un mutfağında yemek yiyormuş gibi normal davranıyorduk.
Yemek hazır olduğunda salona getirecekti fakat kendimi daha iyi hissettiğimi söyleyip mutfakta yemeğe ikna etmiştim. Bunu yapmamdaki en büyük sebep kendimi psikolojik olarak kötü hissetmemdi. Benim için bir şeyler yapıp duruyorlardı ve ben; yardıma muhtaç, zayıf Karla, onlara bağımlıydım. Zaten evinde kalmama izin verirken üstüne kendime yemek yaptırmıştım. Onu da ayağıma kadar getirirse yüzüne nasıl bakardım? Onların, özellikle Jungkook'un iyi niyetini suistimal etmek istemiyordum.
"Ellerine sağlık." Cidden lezzetli olmuştu. "Bu sosun tarifini istiyorum."
"Tarifini bilmene gerek yok. Canın istediğinde ben sana yaparım." Göz kırparak bitmiş tabağımı önümden alıyordu. "Biraz daha ister misin?"
Ellerimi şişmiş karnıma götürdüm. "İstiyorum ama biraz daha yersem dikişlerim patlayacak göbeğimden." Dişlerini gösterecek şekilde güldü. "Kalanı kahvaltıda mı yesek?" diye önerdim.
"Hmm. Düşünme tarzını beğendim." Sanırım onu gece kalmaya davet etmiştim ama zaten onun eviydi ve saat gecenin bir yarısıydı. Yani garip değildi onunla aynı evde kalmam. O bana evini açmışken gecenin bir saatinde onu kendi evinden kovacak değildim tabii ki. Şu an kalp atışlarımın hızlanması için hiçbir sebep yoktu.
Makarnayı bir kaba aktararak buzdolabına yerleştirirken ben de kalkıp bulaşıkları karnımdaki ağrıya dikkat ederek yerleştirmeye başladım. Bana oturmamı söylemişti ama onu duymamazlıktan gelmiştim. Her zaman yanımda olmayacaktı.
İşler bittiğinde, mutfak eski toplu haline döndüğünde gözlerime baktı. "Burada kalmamın sorun olmayacağına emin misin? Arabam dışarıda, sıkıntı değil hemen eve gidebilirim." Bunları söylerken bile esnememek için zor duruyordu. Kim bilir sabah kaçta kalkıp provalara gitmişti.
"Sorun değil. Kendi evinmiş gibi rahat ol." dediğimde sadece güldü. "Zaten merkeze de yakınız, yarın buradan gidersin şirkete." Aklıma gelen soruyu sormama engel olamadım. "Sahi, neden böyle bir evin varken hala beraber kalıyorsunuz?"
Arkasındaki tezgaha yaslandı. "Bilmiyorum. Onlarla yaşamayı seviyorum. Onca sene altı arkadaş hatta ağabeyle yaşadıktan sonra tek yaşama düşüncesi korkutuyor biraz. Varlıklarına, yan odamda ya da aşağıda olmalarını bilmek beni rahatlatıyor. Tek başıma sıkılırım gibi geliyor. Belki bir gün..." Omzunu silkti.
"Bana da birileriyle yaşamak garip geliyor. Yalnızlığa, sessizliğe ve kendi düzenime alıştım sanırım." Bir an duraksayarak devam ettim. "Düşününce evde sandığım kadar yalnız değilmişim."
Yaslandığı tezgahtan kendini iterek bana yaklaştı. "Karla..." Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi durdu. Denebilecek pek bir şey de yoktu.
Karşımda durduğunda alnımı göğsüne yaslayıp gözlerimi yumdum. O da kollarını etrafıma sararak karşılık verdi. Derin bir nefes aldığımda kokusu ciğerlerime dolmuş, dikkatim aklımdaki kötü anılardan dağılmıştı. Hala kollarının arasındayken kafamı dayadığım göğsünden kaldırıp gözlerine baktım. O da bana bakmak için kafasını eğmişti. Burunlarımız değecek kadar yakındık.
Ağzımı açtığımda ne diyeceğimi unuttuğumu fark ettim. Gözlerindeki yoğunluk nefesimi kesmişti. Bakışlarımı kaçırdım ve duvardaki saati gördüm. "Ee..." Tekrar Jungkook'a döndüğümde mümkünmüş gibi daha da yakınımdaydı. Onun da bakışları gözlerimden aşağı kaymıştı. Destek almak için iki yanımda boş boş duran ellerimi göğsüne koyarak aramızda mesafe oluşturmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerdeki Sessizlik
FanfictionKarla Kore'deki müzik sektörünün zorluklarıyla mücadele eden bir idol. Birçok kez başarısızlıklarla yüzleşen Karla'nin başarılı insanların gölgesindeki çığlıklarını kimse duymazken hayati yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Yakın arkadaşlarından biri...