JUNGKOOK
Bütün gün telefon kararsızlıkla elimden düşmemişti. "Selam." Bu yazdığım onuncu selamdı. Yazdığım önceki 'selam'lar gibi bunu da sildim. Beklemek en iyisiydi. Fazla ısrarcı olmaktan korkuyordum. Telefonun ekranını kapatıp ters şekilde mutfak masasına koydum. Belki bakmazsam zaman daha çabuk geçerdi.
Jimin masanın üstüne koyduğum telefonumu alıp hızlıca benden uzaklaştı "Kiminle yazışıyorsun sen saatlerdir?" Şifremi bilmiyordu, bunun için rahattım ama bu yaptığı beni sinirlendirmişti. "Seni ilgilendirmez, Jimin. Ver o telefonu bana." Sesimi olabildiğince umursamaz bir tonda tutmaya çalıştım. Merak etmesi benim için işleri zorlaştırabilirdi. "Hadi ama Jungkook, belli ki bir şeyler dönüyor. Dünden beri bir gariplik var zaten sende. Gece de geç geldin." Telefonumu almak için bir adım attım. O da aynı anda bir adım geriledi. Aynı zamanda parolamı tahmin etmeye çalışıyordu. "Jimin, seni ilgilendiren bir şey yok diyorum. Verir misin artık şu telefonu?" Yüzümü inceledikten sonra ciddi olduğumu anlamış olacak ki telefonu bana doğru uzattı.
Tam o anda telefonum titredi. Jimin'in elinden telefonu almak için adım attığımda elini hızlıca çektiği için elim boşlukta süzüldü. Hızlı hareketle ekrandaki mesajı okumak için koşmaya başladı. Ondan her zaman hızlıydım fakat şu an daha da hızlı olmaya ihtiyacım vardı. Salona yöneldi, koltukların arasından geçerek zaman kazanmaya çalışıyordu. Tae içeri girdi. "Bu koşuşturma ne ya böyle sabah sabah?" "Tut şunu, Tae" diyerek elindeki telefonu Tae'ye attı. "Jungkook'un telefonu neden sende? Bu tantana bunun için mi? Aa biri mesaj attı."
Artık daha fazla sabrım kalmadı. "Telefonumu ver!" sesimi çok yükseltmiştim. O kadar yükseltmiştim ki Tae direkt telefonu bana uzattı. Telefonu hızlıca kavradım ve elime aldığım yastığı Jimin'e fırlattım. "Sen var ya tam bir çocuksun. Büyü artık Jiminshi."
Odama geçtikten sonra hızlıca telefonuma baktım. Mesajların ikisi de Karla'dan değildi. Arkamdan bağrışmanın sesine gelen ve sorular soran Namjoon'un sesini duyabiliyordum. O da Yoongi, J-Hope, Jin'in peşinden evden çıkmak üzereydi. Telefonu yatağıma fırlattım.
Yalnız kalmak istiyordum. Sadece bir kereliğine bile olsa beni bıraksınlar istiyordum. Kimsenin beni tanımadığı bir yerden ev tutup o evden hiç çıkmamak istiyordum. Jimin kapıyı çalarak "Jungkook, özür dilerim gerçekten. Sadece eğlenmek istemiştim." dedi. Cevap vermedim. "İçeri girebilir miyim?" diye sordu.Jimin'in yeri her zaman farklıydı, en çok da bu yüzden sinirlenmiştim. Arkamdan bıçaklanmış gibi hissediyordum. Bunu yapmasının bana ne yararı olacaktı ki?
Sert adımlarla yatağımdan kalkıp kapıyı açtım. "Sorun değil ama şimdi yalnız kalmak istiyorum, Jimin" dedim. Kapıyı kapatmak için hamle yaptığım sırada "Neden böyle yapıyorsun? Bir sıkıntın olduğunu görebiliyorum. Anlatmak bu kadar mı zor?" dediğinde daha fazla sabrım kalmamıştı. Sesim istemeden de olsa yükselmişti "Evet zor hem de çok. Sen hiç sevdiğin bir kızı başkası ile öpüştüğünü gördün mü? Hem de onun da sana karşı aynı hisleri paylaştığını düşündükten 10 dakika sonra." Cevap vermemişti. "Öğrenmek istemiştin, şimdi öğrendin. Hadi çözüm bul buna. Çocuğu mu dövelim. O s*ktiğimin çocuğunu doğduna pişman mı edelim? Ne yapalım Jimin?" Üzüldüğü belli oluyordu. Koluma dokunmak için uzattığı elini sertçe ittim. Yatağıma oturdum. Arkamdan o da gelmişti. "Kim bu kız Jungkook?". Bakışlarımı duvardaki Karla'nın aldığı postere çevirdim. "Karla..."
"Kim?" dedi. "Dün gece Yılın Albümü Ödülü'nü alan kız..." dedim hatırlamasını umarak. "Aa evet, siyah elbiseli kız. Stori'nin arkadaşı olan." dediğinde başımla onayladım. Aralık duran kapıdan Tae kafasını uzattı. "Selam, ben de gelebilir miyim?" Duyan duymuştu zaten. "Gel, Tae." Diğerlerinin dışarıda olmasına sevinmiştim. Hayatımda ilk defa birine karşı karmaşık duygular hissediyordum. Herkesin bunu duyması en son istediğim şeylerden biriydi.
"Biraz önce sana sesimi çok yükselttim, senin bir suçun yoktu." Jimin'in bu konuda suçlu olduğunu bilmesini istemiştim. "Sorun değil, sıkma canını." yavaşça sırtıma vurarak konuşmasına devam etti "Sanırım birinden hoşlanıyorsun ve onunla mesajlaşırken Jimin telefonu aldı, değil mi?"
Kendince her şeyi çözmüş olmanın verdiği gururla bana bakıyordu. Haklı olmasını o kadar çok isterdim ki. "Alakası yok. Birinden mesaj bekliyordum sadece". Tae'nin yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum. "Kimden?" diye sordu. "Karla dün yılın albümü ödülünü alan Stori'nin arkadaşı." " Aa Karla'yı tanıyorum da neden mesaj bekliyorsun? Yoksa siz!.." dedi ellerini ağzına götürerek. "Hayır, işler çok karışık Tae. Her şeyi anlatacağım ama bu sadece üçümüz arasında kalsın. Hyung'ların öğrenmesini istemiyorum. Özellikle Namjoon'un. İlişkiler konusundaki fikrini biliyorsunuz." İkisi de kafalarıyla beni onayladılar.
Ben de onlara partide olanları, dans etmemizi, beni bırakıp gitmesini ve sonrasında onun peşinden gittiğimde balkonda onu başka biriyle görmemi anlattım. Tae sinirlenmişti ve Karla'yı unutmam gerektiğini düşündüğünü söyledi. Jimin ise bana bekleyen gözlerle bakıyordu. Tae de bu bakışları fark edip "Ne oldu?" diye sordu.
Jimin "Eğer bu kadarla bitseydi mesaj beklemezdi." dediğinde Tae hızlıca bana dönüp "Başka ne oldu?" diye sordu.
"Dün akşam baş başa yemek yedik." dedim ve sustum. Bana bakmaya devam ediyorlardı. Jimin tane tane sordu "Onu başkasıyla görmene rağmen onunla yemeğe mi çıktın?" Başımla onayladım. Tae benim aptallığımla ve çocukken kafamın üzerine düşmemle ilgili bir şeyler mırıldandı. Çocukken düştüğümü nerden öğrenmişti?
"Ona açılıp her şeyi söyleyecektim ama arkadaşlığımızı kaybetmekten korkup geceyi hatırlamadığımı söyledim." Bunun üzerine Jimin kafasını iki yana sallarken duyamadığım bir şeyler mırıldandı. Tae gözlerimin içine bakarak "Biz seni böyle yetiştirmedik." dedi.
Jimin ayağa kalkıp "O zaman şu an beklemekten başka yapabileceğin bir şey yok. Bu da demek oluyor ki spor zamanı. Akşama alacağımız alkolleri ve kalorileri dengelemek için daha fazla çalışmalıyız. "Beni çekerek yataktan kaldırdılar. Böyle zamanlarda güvenebileceğim dostlarım olduğu için kendimi şanslı hissettim.
****
Yoğun bir günün ardından, Jimin ve Tae'ye söz verdiğim gibi dışarı çıkmak için hazırlandım. Diğerlerinin günü bizimkine kıyasla daha yorucu geçmişti. O yüzden Namjoon dışında hiçbiri gelmek istemedi. Herkesin hazırlanması yaklaşık bir saat sürdü. Açtım ve aç olmaya devam ediyordum.
Her zamanki yerimize gidecektik. Gerçi çok da seçeneğimiz yoktu. Bunun dışındaki yerlere değil girmek önünden bile geçemiyorduk. Arabayı Namjoon kullanacaktı. "Ee, nereye gitmek istersiniz gençler? Sizi Kore'nin en kalabalık en ünlü restoranına götürmeme ne dersiniz?" Kendince şaka yapıyordu. Cevap vermeden cama kafamı dayararak dışarı izliyordum. Tae bizim şarkılardan birini açtı. Ben hariç herkes bağıra bağıra söylüyordu. Bense sadece gülümsüyordum.
Mekana girmeden önce herkes şapkalarını taktı. Tae, Jimin'in şapka rengiyle dalga geçiyordu. Jimin ise karşılık olarak Tae'nin taktığı küpelerle dalga geçiyordu. Ben de aralarında kalmış onlara gülüyordum. Hepimiz Namjoon'u takip ediyorduk. İçeri girdiğinde "Heeyy görüşmeyeli nasılsın? Sahi, en son ne zaman görüşmüştük? Aa Karla sen de mi burdasın?" dedi. Olduğum yere çakılmıştım. Karla da mı burdaydı. Namjoon'dan dolayı göremiyordum ama sanırım yanındaki bir kadındı. Rahatlamıştım. Tae ve Jimin'in beni arkamdan izlediklerine emindim. Namjoon'un yanına giderek Karla'nın da beni görmesini istedim. Çok güzeldi. Yüzünden şaşkınlığını okuyabiliyordum. "Selam, sizi burda görmeyi planlamıyorduk." dedim, Stori'ye dönerek. Benim için her şey yolundaymış gibi davranıyordum. Fakat değildi ve bunu arkamda duran dostlarım çok iyi biliyordu.
*
*
*
Jungkook hakkında ne düşünüyorsunuz?
Keyifli okumalar!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerdeki Sessizlik
Fiksi PenggemarKarla Kore'deki müzik sektörünün zorluklarıyla mücadele eden bir idol. Birçok kez başarısızlıklarla yüzleşen Karla'nin başarılı insanların gölgesindeki çığlıklarını kimse duymazken hayati yavaş yavaş değişmeye başlamıştır. Yakın arkadaşlarından biri...