Bölüm 46 - Kinda Proposal?

103 13 20
                                    

Bölüm 46 - Bir nevi teklif?

KARLA

"Ah hadi ama bunun için bir saat sırada bekledim." Jungkook inatla doyduğunu söylüyor saatlerce sırf o da denesin diye beklediğim ve sonunda Mustafa Gemüse'den aldığım döner boynu bükük önümde duruyordu. "Sadece tadına bak, lütfen "

Cevap vermek yerine yüzüne yerleştirdiği yamuk gülümseme ile sandalyeyi tek bir hareketle kendine çekti. Bir anda vücudumu saran heyecanla nefesimi tutmuştum. "Midemde yer kalmadı, Karla. Ama belki biraz enerji harcarsam,yer açılır."

"Yaa, niye hep aklın orada senin." Her ne kadar azarlayıcı tonda konuşmuş olsam da yüzüm aksini ifade ediyordu. Bir bakışı bile aklımı başımdan almaya bu kadar müsaitken böyle şeyler söylemesi kontrolü kaybetmeme neden oluyordu.

Umursamadan yüzünü saçlarımın arasına gömdü. Sıcak nefesi boynuma vuruyordu. Bıraktığı her minik öpücükle hareketlenen bedenimin kontrolünü yitiriyordum. Elleri yavaşça belimden göğsüme hareket ettiğinde kalbim deli gibi çarpıyordu. Her dokunuşu mantığımı delip geçiyordu. Durdurmak için göğsüne koyduğum elim altındaki sertliği neden onu durdurmak istediğimi bile unutturmuştu. Kafasını boynumdan çektiğinde üzerimde yaratmış olduğu etkinin memnuniyetiyle bana bakıyordu.

Onunla konuşmam gereken şeyler vardı. Bugün Berlin'deki son gecemdi. Nedense onu öpmeye başlayınca durmak zorlaşıyordu.

Yerimden kalkarken bakışları beni izliyordu. Arkasına geçerek omuzlarını ovmaya başladım. Neden böyle bir şey yaptığımı ben de bilmiyordum.

"Bir şeyler içelim mi manzaraya karşı?" İtiraz edeceğini anladığım anda "Sadece balkon kapısını açar masayı da önüne çekeriz. Merak etme kimse göremez bizi." diyerek onu susturdum.

Yanağımı omzuna dayayıp arkasından sardığım kollarımla onu sandalyesine sabitlemiştim.Beni görmek için hareket yapacağını anlayınca kollarımı gevşettim.Bileğimden tutup kendine çektiğinde kendimi kucağında bulmuştum. "Onu söylemeyecektim, şapşal. Yarın gidiyorsun ve ben bugün çok yorgunum. Eğer bir şeyler içersek uyuyakalmaktan korkuyorum." Sonuna doğru elleri yanağıma gitmiş, sanki sözleri içimi eritmeye yetmiyormuş gibi dokunuşlarıyla da kalbime ulaşmıştı. Kafamı hızlıca sallayarak yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. Kafamı göğsüne dayayıp birkaç saniye kalp atışını dinledim. Onu bir ay daha göremeyecek olmak içimi acıtıyordu.

Hızlıca masayı balkon kapısının önüne çekip yenmeyeceğini bile bile atıştırmalık bir şeyler koydum. Işığı kapattığımızda içeriyi gün içinde aldığım mumlar aydınlatıyordu. Güzel bir akşamdı. Yanımda sevdiğim adam, güzel bir manzara, temiz ve ferahlatıcı bir hava.

Kapının çalınmasıyla kendimi balkona attım. Gelen her kimse benim burada olduğumu bilmemeli gibi gelmişti. Kapıyı çalan şirketten biri olabilirdi ve bizi beraber görüntülerse sonuçlarını düşünmek bile istemiyordum.

"Bir şey mi oldu?" Jungkook'un sakin sesi tanıdık birinin geldiğini kanıtlıyordu.

"Yok, Karla'ya hoşçakal partisi verecekmişiz. Gelmiş, doğru düzgün görüşememişiz. Ayıp olmuş." Yoongi'nin söylenmesi umrumda bile değildi. Benim icin minik bir parti mi? Kalbimi eritiyordu bu şebekler.

Tam balkondan çıkıp kendimi gösterecekken Jungkook'un sorusuyla duraksadım.

"Ee değerleri nerede?"

"Jimin'le Taehyung Karla'yi almaya gitti. Namjoon da telefonunu kaybetmiş, Hoseok'la telefonunu arıyorlar." Jin'in hararetli konuşması balkondan gayet net bir şekilde duyuluyordu.

Gölgelerdeki SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin