Bölüm 25 - Red&White

125 16 26
                                    

Önceki bölüme ilginiz ve oylarınız beni çok mutlu etti o yüzden hemencecik yeni bölümü eklemek istedim. Keyifli okumalar 😘💕


KARLA

Taksiden inerek restorana yöneldim. İçeri girdiğimde girişteki görevli yaklaşarak rezervasyonumun olup olmadığını ve adımı sordu. Rezervasyonum olduğunu görünce beni doğru masaya yönlendirdi. Şimdi gecenin en zor anı beni bekliyordu. Romi'yi beklemek. Evde ne yapacağımı bilemeyip biraz erken gelmiştim.

Gelen garsona 2 kişilik servis açmasını söyleyip şimdilik sadece su istemiştim. Geçen her saniyeyle boğazıma bir yumru oturuyor, yutkunmam zorlaşıyordu. Her harekette dönüp kapıya bakıyordum. Kendi salaklığıma sövdüm, neden kapıya dönük oturmak yerine ters oturmuştum ki?

Telefonumdan saati kontrol ederken karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle sıçradım. Şaşkınlıkla açılmış gözlerim Romi'nin sıcak bakışlarıyla kesişince rahat bir nefes aldım. Gelmişti. Çektiği sandalyeye oturmayıp yanıma gelerek dudaklarını yavaşça yanağıma değdirdi.

"Bu akşam çok güzel gözüküyorsun." dedikten sonra sandalyesine geri yönelmişti.

Yanaklarımın kızarmasına engel olamamıştım. Bunu duyduğuma sevinmiştim çünkü bu akşam için çok özenmiştim.

"Sen de fena değilsin." Üzerine tam oturan siyah gömleği kaslarını göz önüne seriyordu ve geriye attığı saçları gözlerini görmemi kolaylaştırıyordu.

Sadece gülümsedi. Ne kadar iyi gözüktüğünü o da biliyordu. "Sipariş verdin mi?"

Kafamı hayır anlamında salladım. "Seni bekledim."

Yüzü biraz düşmüştü. "Bugün seni arayacaktım fa-"

Sözünü kestim. "Çok açım, önce sipariş verelim." Etrafa tararken oturduğumuz masayla ilgilenen garsonla göz göze geldim ve gülümsedim. Hemen menüleri alarak masaya yaklaştı.

Ne yiyeceğime karar vermem uzun sürmemişti. Değişik şeyler denemeyi severdim ama bugün zaten heyecanlı olduğum için basit ve bilindik yemekte karar kılmıştım, Fettuccine Alfredo.

Hala menüyü incelemekte meşgul olmasının verdiği rahatlıkla Romi'nin üzerinde dolandırdım gözlerimi. Saçları tam kurumamıştı ve elleriyle sürekli geriye taradığı için dalgalı fönlü gibi duruyordu. Sanırım evden duş alıp buraya gelmişti. Gözleri biraz kanlanmıştı ve göz altında morluklar vardı. Yorgun olmalıydı ya da belki de unuttuğumu düşünerek üzülmüştü. Evet, her şey ortaya çıkmıştı ve elimizde deliller vardı, fakat şimdi bunları nasıl kullanacaklarına grupça karar vereceklerdi. Ben daha fazla bu işin içinde olmak istememiştim ve Romi bunu anlayışla karşılamıştı.

Siparişlerimizi verirken içecek için Romi'nin konuşmasına izin vermeden "Şampanya." diyerek araya girdim. Garson gülümseyerek "Ah, bir kutlama yemeği." dedi ve siparişlerimizi mutfağa iletmek için yanımızdan ayrıldı.

Önüme döndüğümde Romi'nin bana bakmakta olduğunu gördüm. "Bugün için üzgünüm. Sabah aceleyle çıktım ve telefonumu evde unutmuşum. Görür görmez hazırlandım, geldim." dediğinde masanın üzerinden uzandım ve ellerimizi birleştirdim.

"Sorun değil, önemli olan şu an burada olman." Bu akşam sorun istemiyordum. Bir konuyu daha aradan çıkarmalıydım, sonra rahatça önümüze bakabilirdik. "Jungkook" diye lafa girdiğimde gözündeki yumuşak bakış kaybolmuştu. Elini sıkıp devam ettim.

"Jungkook ve Stori olay sonrası yakınlaşmışlardı. Jungkook'un da bilmeye hakkı vardı. O benim arkadaşım, onu böyle bir konuda karanlıkta bırakamazdım." Jungkook erken davranıp kapıma dayanmıştı ama o gelmemiş olsa bile onu uyarmayı planlamıştım.

Gölgelerdeki SessizlikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin