coldplay - another's arms
+
“Yine sen...”
Genç adamın dudakları, karşısındaki kadının kim olduğunu fark ettiğinde önce şaşkınlıkla aralandı. Gözleri kadının gözlerini bulurken aralanmış dudakları bir gülümseme ile kırıldı.
“Bunun pasif agresiflik belirtileri olmadığına emin misin?” diye sordu, genç kadının arkasından gelen gruba yol açmak için dirseğinden nazikçe tutup onu bara doğru çekerken.
Yeo Reum önce adamın, dirseğine yerleştirdiği eline, sonra ise yeniden adamın gözlerine baktı.
“Anlamadım.”
Adam boşver, der gibi bir hareket yapıp elini Yeo Reum'a uzattı.
"Jae Bum."
Aklı hala onun biraz önce söylediği şeyde takılıyken adını söyledi ve uzattığı elini nazikçe kavradı.
"Yeo Reum."
"Yeo Reum." diye mırıldandı adını kendi kendine. Sonra gülümseyerek yeniden Yeo Reum'a baktı. "Bugün daha iyi görünüyorsun Yeo Reum."
Yeo Reum istemsizce gülümsedi.
"Çünkü makyajım daha iyi durumda."
Jae Bum içten bir kahkahayla kafasını geriye attığında Yeo Reum gülümsedi. Bakışları yeniden buluştuğunda Jae Bum başparmağıyla barı işaret etti.
"Sana bir içki ısmarlayabilir miyim?"
Yeo Reum kabul etmeden önce bakışlarını onun yüzünde gezdirdi. Boşver. Başını sallayarak onayladı. Jae Bum, ilk karşılaştıklarından beri yüzünden silinmeyen gülümseme ile bara dönüp barın diğer tarafındaki barmaide bir işaret yaparken Yeo Reum, başını çevirip çocuklarla oturduğu masaya baktı. Kendi hallerindelerdi. Onlarla olduğunu unuttuklarına bile yemin edebilirdi. Jae Bum'un konuştuğunda yeniden dikkatini ona verdi.
"Bu Ruby." dediğinde bakışlarını, barın gerisinde sorgulayıcı bakışlarını ikisi arasında gezdiren kırmızı saçlı barmaide çevirdi. Yüzüne bir gülümseme yerleştirip elini ona uzatırken adını söyledi.
"Yeo Reum."
Ruby, Jae Bum'a kısa bir bakış atıp yeniden ona bakarken kırmızı rujunun kusursuz durduğu dudakları yukarı kıvrıldı.
"Memnun oldum." diyerek Yeo Reum'un elini sıktı. Ardından kollarını barın üstüne yerleştirip üst bedenini bara dayarken sordu.
"Söyle bakalım Yeo Reum, neye ihtiyacın var?"
"Like Eun Ha."
Bu kelimeleri daha önce duymuştu. Gece de bunu söylemişti. Bence sizin de bir Like Eun Ha'ya ihtiyacınız var. Like Eun Ha. Kollarını bara dayamış, bir önceki müşteriden kalma mantar altlık ile oynayan Jae Bum'a baktı.
"Like Eun Ha?" diye sordu, hala ona bakmaya devam ederken.
"Kokteyl." diye cevapladı Ruby, kendisine yöneltilmeyen bu soruyu. Tezgahın altından çıkardığı malzemeleri barın üzerine koyarken sordu.
"Sen de mi terk edildin?"
Ruby'nin bu sorusuyla bakışlarını ona çevirdi. Bu soru çok aniydi. Gülüşüne bile tahammül edemiyorum artık. Gözlerinin anında dolu dolu olmasına neden olacak kadar. Yutkundu. Bu damağının acımasına neden oldu. Bunu gidermek için bir kez daha yutkundu. Ancak bu sefer o acı boğazına bir yumru olarak yerleşti. Boğazını temizlemek için hafifçe öksürdü. Saçını kulağının arkasına sıkıştırırken belli belirsiz başını salladı.
"Özür dilerim ben..."
Ruby'ye dolu gözleriyle kaçamak bir bakış atıp başını iki yana salladı.
"Önemli değil." dedi ve gülümsemeye çalıştı. "Aslında üzerinden yirmi dört saat bile geçmedi henüz."
"Ah."
Bu tepki Jae Bum'dan gelmişti.
"Bunu bilmiyordum." dediğinde birbirlerine anlamsız bakışlarla baktılar.
Yeo Reum kendini tutamadı ve gülmeye başladı. Onun kahkahalarını Jae Bum'un kahkahaları izledi. Bir süre sonra nefes nefese birbirlerine bakarken Jae Bum başını iki yana sallayarak iç çekti.
"Elbette bilmiyordum."
"Elbette." diye mırıldandı Yeo Reum, ardından.
Ruby ikisinin de önüne birer kokteyl bardağı bırakıp diğer müşteriler ile ilgilenmek için yanlarından ayrıldığında ikisi de usulca bardakları kavradı ve birbirine tokuşturduktan sonra dudaklarına götürdü. Kokteylin ilk yudumunun damağında bıraktığı meyveli tadın gırtlağında yakıcı bir hisse neden oluşuyla şaşırarak kocaman açtığı gözlerini Jae Bum'a çevirdi. Boğazındaki yanma gözlerinde hazırda bekleyen yaşların yanaklarından süzülmesine neden olmuştu.
"Ah. Lütfen bana beğendiğin için ağladığını söyle."
Yeo Reum kıkırdayarak başını salladı.
"Çok iyi. Bana onu hatırlatıyor." dedi ve yeniden güldü. Elinin tersiyle yanaklarını sildi.
"Değil mi? Bana da." dedikten sonra içkisinden bir yudum alan Jae Bum'u izledi. Yüzündeki gülümsemenin o gece ilk kez silindiğine tanık oldu Yeo Reum. Yüz hatları hüzünle çökmüştü şimdi. Gözleri bulutlanmıştı ve bunun nedeninin alkol olmadığından emindi.
"Biliyor musun?" diye başladı Yeo Reum bakışlarını kokteyline indirdiğinde.
Kokteylden bir yudum aldı. Yeniden konuşmak için boğazındaki yanma hissinin hafiflemesini bekledi.
"Neden benden ayrılmak istediğini sorduğumda bana gülüşüme bile tahammül edemediğini söyledi."
Boğazındaki yanma hissi güçlendi. Bu histen bağımsız olarak gözyaşları, yanaklarına dökülmeye başladı.
"Nasıl? Bu tam olarak hangi evrede gerçekleşir? Bunu nasıl evlilik teklifinin üzerinden bir ay bile geçmeden fark eder?"
Buğulu gözlerinin açısına barın simgesinin basılı olduğu kağıt mendil girdi. Uzatan kişiye, Jae Bum'a, kaçamak bir bakış atıp mendili aldı ve gözlerini sildi. Burnunu çekerek ona yeniden kaçamak bir bakış attı. Bakışlarını kucağında mendille oynamaya başlayan stresli parmaklarına indirdi.
"Özür dilerim. Ben sadece... Bunu henüz kimseye söylemedim. Söylememiştim yani... Buraya beraber geldiğim arkadaşlarımın bile bundan haberi yok. Ben sadece... Özür dilerim."
"Eğer daha iyi hissetmeni sağlayacaksa anlatabilirsin. Yabancı birine anlatmak her zaman daha kolaydır."
Titreyen dudakları ve yeniden dolmaya başlayan gözleriyle ona baktığında hıçkırıklara boğuldu.
+
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stopline | Jae Bum
Fanfiction"Yah! Ölmek mi istiyorsun?" Genç adam arkasını dönüp gitmek üzereyken duyduğu bu soru üzerine elindeki bir çift boks eldivenini yerdeki su birikintisine fırlatıp iki adım ötedeki genç kadına yürüdü. Ellerini kadının yanaklarına yerleştirdi ve yüzün...