xvii.

361 42 30
                                    

lee hi - holo

+

Buraya gelmek bir hata mıydı? Mekana girdiğinde yüzüne çarpan alkol, sigara ve tere karışmış parfüm kokusu kusmak istemesine neden oluyordu. Etrafındaki kalabalığa bakınarak kafese doğru kendince güvenli bir yer bulmak için ilerledi. Kafesin içinde, birbirlerine, izlediği bütün boks karşılaşmalarına göre daha sert darbeler indiren ikiliye baktı. Birbirlerine attıkları her yumruk, kalabalığı daha da galeyana getiriyor, çığlıkların, tezahüratların ve ıslıkların artmasına neden oluyordu.

Beline taktığı çantadan telefonunu çıkarıp saate baktı. Jae Bum’un çıkmasına on beş dakika vardı.

Gözlerini kafese giren yeni ikiliye çevirdi. İsimleri anons edilmesine rağmen tek bir hecesi bile aklında kalmamıştı. Kafese arkasını dönüp etrafındaki güruha baktı. Nefesi daralıyordu. Gözlerini kapattı.

“Alışkın değilsin sanırım.”

Biri benimle mi konuşuyor? Gözlerini açıp sesin sahibine baktı. Tam karşısında duran adam, saçları ve kılık kıyafetiyle pek bu ortamın adamı değil gibi duruyordu.

“Senin de favori mekanın burasıymış gibi görünmüyor.” dedi, gayriihtiyari bir adım gerilerken.

Kalabalığın uğultusuna karışan tiz kahkahasına karşılık Yeo Reum dudaklarını birbirine bastırarak bakışlarını adamın üzerinden çekti.

“Bir arkadaşıma bakmak için buradayım.”

“Ben de öyle.”

Karşısındaki adam pahalı bir yüzük taktığı parmağı ile havada dairesel bir hareket yaparken sordu.

“Bu kalabalığın içinde mi? Yoksa,...” kafesi işaret etti. “Orada mı mı?”

Yeo Reum başparmağı ile arkasını işaret etti.

“Oradakilerden biri mi?”

Yeo Reum telefonunun ekranından saati kontrol etti.

“Sanırım henüz çıkmadı. Bana ona çeyrek varken çıkacağını söyledi.”

Karşısındaki adamın kaşları çatıldı.

“Yun Hyung? Jae Bum?”

“Jae Bum.”

Adam kafasını iki yana sallayarak güldü.

“Sen de mi?”

“Evet.”

Güldü ve elini Yeo Reum'a uzattı. Sıcak bir gülümseme ile:

“Jia Er. Jackson. Seun. Wang. Ne demek istersen.” dedi.

Gülümseyerek adamın uzattığı elini tutup hafifçe sıktı. Sonra dudaklarından gülümsemeyi silip yenisinin oluşmasını engellemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

“Yeo Reum.”

“Memnun oldum Yeo Reum,” dedi, yüzünde parlak bir gülümseme ile.

“Ben de öyle,” diye karşılık verdi Yeo Reum.

“Benimle gel. Karşılaşmayı daha rahat izleyebileceğin bir yere götüreceğim.”

Yeo Reum bir an tereddütle arkasına bakıp yeniden ona döndü. Ona güvenebilir miydi? Burası güvenilir bir ortam gibi görünmüyordu sonuçta. Gerçi o da bu ortama ait gibi değildi.

“Hadi, beş dakika içinde başlayacak. Ringde fazla uzun kalmaz.” dedi ve kahkaha atarak kalabalığın içine daldı. Hızlı adımlarla arkasından gitti Yeo Reum.

Stopline | Jae BumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin