def. - rainy
+
“Hyung!”
Young Jae’nin sesiyle Mark, Yeo Reum’ın kolumu bıraktı ve salona doğru ilerledi. O da dalgın adımlarını onun peşinden sürükledi. Salonun kapısında onu bekleyen Jae Bum’a dalgın bir gülümseme ile karşılık verdi.
Bir tarafında Mark, diğer tarafında Jae Bum oturuyordu. Mark’a ne demek istediğini sormak istiyordu ama diğer tarafındaki Jae Bum’un duymasından çekiniyordu. Mark neden öyle uyarır bir edayla sormuştu ki o son soruyu? Kafasını çevirip Jae Bum’a baktı. Dikkatini filme vermiş adamı bir süre izledikten sonra gözlerini, odaklanamadığı, ilerleyen dakikalarda da odaklanamayacağı filme çevirdi.
Filmden sonra Mark yetişmesi gerek bir yer olduğunu, gitmesi gerektiğini söylediğinde Young Jae de onunla geleceğini söylemiş ve ikisini baş başa bırakmışlardı. Young Jae’nin Mark ile aynı sebepten gittiğini düşünmüyordu Yeo Reum. Aksine Young Jae’nin tavırlarından onun Jae Bum’dan hoşlandığını görebiliyordu. Sadece üçüncü kişi olabileceği düşüncesi onu rahatsız etmiş olmalıydı.
Mark’ın davranışları canını sıkmıştı. Bu yüzden şimdi eve dönüş yolunda sadece sessizce dışarıyı izliyordu.
“İyi misin? Bir sorun mu var?” diye sordu Jae Bum, kırmızı ışıkta durduklarında. Yeo Reum ona kaçamak bir bakış atıp kaçamak bir cevap verdi.
“Ha-hayır. Her şey yolunda.”
“Arkadaşın rahatsız oldu, öyle değil mi? Gelmemeliydim. Sanırım planınızı mahvettim.”
“Hayır, hayır merak etme. O sadece filmden sonra hemen ayrılması gerektiğinden bahsediyordu. Bu canını sıkmış. Seninle bir ilgisi yok"
Vay canına Yeo Reum.
“Bana bakışlarını gördüm Yeo Reum.”
“Ah, o sadece fazla korumacı.”
Jae Bum’un yüzüne yerleşen soru işaretini gidermek istedi Yeo Reum.
“Fazla klasik bir cümle olacak; ancak Mark öz abim gibidir. Ailesi çalıştığı için genelde bizim evde olurdu. Neredeyse aynı evde büyüdük.”
Yeşil yandı.
“Anladım.” diye mırıldandı ve arabayı sürmeye devam etti.
Evin önüne geldiklerinde ona kaçamak bir bakış attı. Huzursuz görünüyordu.
“Yukarı çıkmak ister misin?”
Jae Bum gözlerini, bunu nezaket icabı mı yoksa gerçekten istediği için mi sorduğunu anlamak ister gibi genç kadının yüzünde gezdirdi. Fark eder miydi? Onun yanında olmak istiyordu. Emniyet kemerini çıkardı.
“Kahve?”
“Olur.”
Yeo Reum çantasını mutfak masasının üstüne bırakıp tezgaha yönelirken Jae Bum da koltuğa ilerleyip oturdu. Biraz sonra Yeo Reum iki fincan kahve ile oturma odasına dönüp yanına oturdu. Televizyon kumandasına uzandı. Televizyonu açıp kanallar arasında dolanmaya başladı.
“Yeo Reum?”
Ona bakmadan “Hımm?” diye cevapladı.
“Sorun ne?”
Yeo Reum o soru dudaklarından kurtulmadan önce kısa bir tereddüt etti. Ona sormasına gerek var mıydı? Bilgi bir tık uzağındaydı. Ama doğru bilgi mi? Mark'ın o bakışlarının hedefi olacak ne yazıyor olabilirdi ki? Ardından derin bir nefes aldı. Kelimeler verdiği nefesiyle birlikte birden döküldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stopline | Jae Bum
Fanfiction"Yah! Ölmek mi istiyorsun?" Genç adam arkasını dönüp gitmek üzereyken duyduğu bu soru üzerine elindeki bir çift boks eldivenini yerdeki su birikintisine fırlatıp iki adım ötedeki genç kadına yürüdü. Ellerini kadının yanaklarına yerleştirdi ve yüzün...