kim jeong uk - corner
+
"Yeo Reum nerede?”
Saçlarını karıştırarak buzdolabına ilerlerken sorduğu sorunun cevabı annesinin neden bahsediyorsun, diye soran bakışlarıydı. Çıkardığı su şişesini kafasına diklerken gözlerini annesinin gözlerinden kaçırdı. Annesinden bile erken kalkıp -çocukluğundan beri altıdan daha geç uyandığına hiç tanık olmamıştı- gitmiş miydi? Belki de gece o uyuduktan sonra gitmişti.
Annesinin önüne bıraktığı tofu çorbasına bakıp gözlerini onun gözlerine çıkardı. Bunun bir hata olduğunu karşılaştığı imalı bakışlar ile anladı.
“Yeo Reum burada mı olmalıydı?”
“Gece burada kalacağını sanıyordum.”
Bakışlarını önündeki çorbaya indirdi. Karşısına yerleşen ve soracağı sorulara hazırlanan annesini oyalayacak bir yol bulmaya çalıştı.
“Kim bu kız?" diye sordu imalı bakışlarla onu süzerek. "Bir arkadaş günlerce başucunda oturup bir şey olacak diye diken üstünde beklemez.”
“Benimki bekliyor.”
“Jae Bum.”
“Aramızdaki ilişkinin ne olduğunu bilmiyorum.”
Annesinin kaşları soruyla çatıldı.
“Beraber takılıyor, beraber planlar yapıyoruz. Birbirimiz için endişeleniyoruz. Bana benden hoşlandığını söyledi ama ben... Ben ona karşı ne hissettiğimi bil-...” Başını iki yana sallayıp kendini susturdu. O an annesinden daha çok kendine dürüst olmaya karar verdi. “Biliyorum. Bu hislerin ne olduğunu ve neye dönüşeceğini biliyorum. Ama bu beni...”
“Korkutuyor.”
Cümlesini tamamlayan annesine baktı.
“Onun bana bakışını seviyorum. Ama bir gün o bakışı kaybetmekten korkuyorum. Onun ilgisinin odağında olmayı seviyorum ama bir gün o ilgiyi kaybedebilirim.”
Annesi iki eliyle elini kavradı.
“Beom-ah. Daha en başından sonunu düşünürsen adım atacak cesareti bulamazsın. Bir gün bitecek bile olsa yine de anılarında ona da yer vermek güzel olmaz mıydı?”
Daha bir aydır tanıdığı bu kadınla çoktan bir sürü anı biriktirmemiş miydi?
Elinden çektiği ellerinin biriyle yavaşça yanağını okşarken diğeriyle omzunu pat patladı. Sessizce geri çekilip pilav kaselerinden birini önüne bıraktı.
Evdeyken zaman geçmiyordu. Profesyonel boks hayatı sona erdiğinde tecrübe ettiği bu durumu şimdi yeniden yaşıyordu. O zamanlar yeraltı dövüşleriyle kendini cezalandırırken geceleri de bara gidip sabaha kadar içiyordu. Sabahı ile gecesi birbirine karışmışken bu durumun hissedilebilirliği yok oluyordu. Ama şimdi evin içine tıkılıp kalmıştı. Kendisiyle baş başaydı. Düşünmek için her zamankinden daha fazla zamanı vardı. Bu çıldırtıcıydı. Bu akşam annesi de gidiyordu. Sıkıntıyla soludu.
Oturduğu koltuktan yavaşça kalkıp kitaplığa ilerledi. Yeni bir kitap seçmektense eskiden okuduğu kitaplardan birini alıp koltuğa geri döndü. Koltuğa uzandı ve televizyonu kapatıp kitabı okumaya başladı.
Başta iyiydi. Bir anlığına düşüncelerini geri plana atabildiğini sandı. Ancak kelimeler berraklığını yitirip zihninin arkasına silik bir şekilde yerleşmeye başladığında işe yaramayacağını anladı. Acaba kitap seçimi mi yanlıştı? Kitabı kapatıp kapağına baktı. Bu kitabı kaç yıl önce okumuştu? İki olmalı. Singapur’da bir turnuva sırasındaydı. Bu muydu anılarında onu rahatsız eden? Hayır, dahası vardı. Bu kitap Eun Ha’nın hediyesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stopline | Jae Bum
Fiksi Penggemar"Yah! Ölmek mi istiyorsun?" Genç adam arkasını dönüp gitmek üzereyken duyduğu bu soru üzerine elindeki bir çift boks eldivenini yerdeki su birikintisine fırlatıp iki adım ötedeki genç kadına yürüdü. Ellerini kadının yanaklarına yerleştirdi ve yüzün...