boohwal - the more i love
+
Gözlerini burnuna dolan nilüfer kokusuyla araladığında soyunma odasında, bir bankın üzerinde yatıyordu. Yanıp sönen floresan lambaya karşı elini gözlerine siper ederek başını sol tarafa çevirdi. Orada kokunun kaynağını buldu. Hayal görmemişti, buradaydı. Yanındaydı.
“Hey.” diye fısıldadı genç kadın, bir eliyle hafifçe saçlarını okşayarak. Jae Bum kadının gözlerinin dolu dolu olduğunu görebiliyor, tutmaya çalıştığı hıçkırıklarını duyabiliyordu.
“Hey.” diye karşılık verdi ve doğrulmaya çalıştı. Yeo Reum ona yardım etti. Ardından bacaklarının arasında diz çöküp elleri adamın yanaklarına yerleştirdi.
“Nasılsın?”
Berbat. Kulakları hala tıkalıydı ve çınlamaya devam ediyordu. Çenesi çıkmış olabilirdi. Kaburgaları, karaciğeri, böbrekleri, beli, omuzları... Acı ve ağrı içindeydi. Ama buna rağmen tam şu an delicesine dans edebilirdi.
“İyiyim.”
Kadın gülümsemeye çalıştı.
“Biliyor musun? Hiç inandırıcı değilsin.”
Jae Bum güldü; ancak hemen sonra midesinin biraz üstünde hissettiği keskin acıyla iki büklüm oldu. Kusacaktı.
Kadını omuzlarından hafifçe itip ayağa kalktı ve sendeleyerek lavaboya ilerledi. Parça parça kan kustu. Yüzünü yıkayıp doğruldu. Kapının ağzında donmuş bir şekilde lavaboya bakan kadına baktı.
“Önemli bir şey değil, karaciğerime aldığım darbeden dolayı.”
Kadının gözleri, gözlerini buldu.
“Duş alıp geleceğim. İstersen dışarıda bekleyebilirsin.”
Yeo Reum yavaşça başını salladı ve kapıyı arkasından kapatıp oradan ayrıldı.
Gözlerini aynadaki aksine çevirdi. Gövdesinin her yeri darbelerden morarmış adama baktı. Yine batırdın Beom Jae. Gözlerini kapattı ve başını arkaya yatırdı.
Duştan çıktıktan sonra soyunma odasına geri döndüğünde Yeo Reum’ı metal dolapların sonunda, kapının yanında duvarın dibine çökmüş ve yüzünü elleri arasına almış halde buldu. Yanına gitmeden önce dolabından çantasını çıkardı ve temiz kıyafetlerini giydi. Boks eldivenlerini çantasının kenarına astı. Dişliğini kabına koyup çantasına attı. Kirlilerini plastik bir torba içine yerleştirip torbayı da çantasına koyduktan sonra çantayı omzuna astı ve Yeo Reum’ın yanına gitti. Kadın, üzerine düşen gölge ile ıslak kirpikleriyle çevrili kızarmış gözlerini ona çevirdi. O olduğunu fark ettiğinde gözlerini elinin tersiyle silip ayağa kalktı.
“Hazır mısın?” diye sordu gözlerini kaçırarak.
“Hazırım çıkalım.”
Yeo Reum önde o arkada binadan çıktılar. Yeo Reum, adımlarını hızlandırıp içecek otomatına ilerledi ve bir soğuk kahve alıp yanına geri döndü. Ona uzattı. Elinden alıp soğuk metal kutuyu sağ elmacık kemiğine bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stopline | Jae Bum
Fiksi Penggemar"Yah! Ölmek mi istiyorsun?" Genç adam arkasını dönüp gitmek üzereyken duyduğu bu soru üzerine elindeki bir çift boks eldivenini yerdeki su birikintisine fırlatıp iki adım ötedeki genç kadına yürüdü. Ellerini kadının yanaklarına yerleştirdi ve yüzün...